1. Haberler
  2. Yorum-Analiz
  3. Sistemik Çöküş ve İhanetin Anatomisi

Sistemik Çöküş ve İhanetin Anatomisi

Türkiye, e-imza skandalıyla devletin güven bağını yitiriyor. AKP’nin liyakatsiz kadrolaşması, cezasızlık kültürü ve denetimsizlik, kurumsal çürümenin temelini oluşturdu. Muhalefetin etkisizliği ve dışa bağımlı politikalar bu yozlaşmayı derinleştirdi. E-imza skandalı

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türkiye, devlet ile yurttaş arasındaki güven bağının kasten ve sistematik bir şekilde tahrip edildiği bir çöküşün pençesinde. E-imza skandalı, bu rezaletin yalnızca görünen yüzü; devletin en hassas verilerinin, yurttaşın kimlik bilgilerinin suç şebekelerinin elinde bir oyuncak haline geldiği, hatta bir “paralel e-devlet” yapısı kurulacak kadar ileri götürüldüğü bir ihanet tablosuyla karşı karşıyayız. Buzdağının altında, AKP’nin 20 yılı aşkın iktidarında beslediği kurumsal çürüme, liyakatsizlik ve devletin temel direklerini kemiren bir yozlaşma yatıyor. Bu skandal, münferit bir hata ya da bireysel bir suiistimal değil; AKP’nin devlet yönetimindeki pervasızlığının, ahlaki çöküntüsünün ve kurumsal yıkımın kaçınılmaz bir sonucu. Kaybedilen sadece çalınan bilgiler ya da haksız yere ele geçirilmiş makamlar değil; liyakatli insanların hakkı, gençlerin geleceğe dair umudu ve yurttaşın devletine olan inancı.

AKP, bu sistemik çöküşün yalnızca sorumlusu değil, bizzat mimarı.

Devletin kurumlarını liyakatsiz kadrolarla doldurarak, cezasızlık kültürünü kökleştirerek ve her türlü denetim mekanizmasını felce uğratarak bu çöküşü adım adım inşa etti. Hakan Fidan ve Nuh Yılmaz gibi isimler, devletin istihbarat ve hariciye gibi hayati alanlarını ele geçirirken, eleştirilere karşı bağırıp çağırarak, ucuz milliyetçilikle ya da “İsrail” naralarıyla kendilerini temize çekmeye çalışıyor. Ancak asıl sorgulanması gereken uluslararası bağlantılar, özellikle ABD ile ilişkiler söz konusu olduğunda, ağızlarını bıçak açmıyor. Bu ikiyüzlülük, sadece bir algı yönetimi değil, devletin ciddiyetine indirilen bir başka darbe. Devlet ciddiyeti, kaş çatarak ya da Kurtlar Vadisi fon müziği eşliğinde poz keserek değil, ehliyet ve liyakatle korunur. Allah’ın bildiği kuldan saklanmamalı; bu çürümüş düzenin sorumluları, ne kadar bağırırlarsa bağırsınlar, gerçeklerden kaçamaz.

Bu çöküş, yalnızca iktidarla sınırlı değil. Muhalefetin, özellikle İsmet İnönü döneminden bugüne CHP’nin, MHP’nin ve hatta Demokratlar adı altında Rusya seviciliği yapanların bu yozlaşmada payı büyük.

Belediyelerde ve kamu kurumlarında dışa bağımlı siyasetlerin önünü açan politikalar, tarikatlara bağlı memur kadroları, PKK’ya yakın parti yapılanmaları ve fonlanan dernekler ile vakıflar, bu bataklığın figüranları haline geldi. CHP’nin yıllardır süregelen bağımlı yapılanmalarla bağlantılı etkin etkisizlik stratejisi, liyakatsiz kadrolaşmaya göz yumması, belediyecilikte ve mecliste sınıfçı yaklaşımı, dış güçlere bağımlı politikaları, bu çürümenin yapı taşlarını oluşturdu.

MHP’nin ise; milliyetçilik söylemi altında fonlanan tarikatlar eli ile, asala yapılanmaları ile iç içe geçen yapısı, devletin kurumlarını daha da zayıflattı.
Demokratlar ve benzeri oluşumlar, Rusya tarafından fonlanan, dış aktörlere yakınlaşarak, ulusal çıkarları zedeleyen bir çizgide hareket etti.
Fonlanan STK’lar, dernekler ve vakıflar ise bu çürümenin finansal ve ideolojik dayanakları oldu, adeta bir gölge devlet gibi çalışarak yurttaşın güvenini daha da erozyona uğrattı.

Liyakatsizlik, sadece kadrolaşmada değil, diplomatik lisanlarda, politik başarısızlıklarda ve eleştiri ile hesap sorma karşısında verilen hukuksuz, çirkin tepkilerde de kendini gösteriyor.

Bitmeyen şaibeler, seçim usulsüzlükleri, PKK ve ASALA gibi yapılarla ilişkilendirilen skandallar ve Katar gibi dış aktörlerle gölgeli bağlantılar, AKP’nin meşruiyetini iyice tartışmalı hale getiriyor. 26 yıllık muhalefetin bu çöküşteki rolü de yadsınamaz; etkili bir denetim ve hesap sorma mekanizması oluşturamaması, bu yozlaşmayı dolaylı yoldan besledi. AKP’nin bu sistemik çöküşteki rolü, bir yönetim zaafından çok, devlete karşı işlenmiş bir ihanet. Yurttaşın güvenini, devletin onurunu ve kurumların itibarını yok eden bu düzen, artık sürdürülemez bir noktada.

Türkiye, bu karanlık tablodan ancak liyakat, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleriyle kurtulabilir. Aksi takdirde, bu çöküşün enkazı altında sadece bugünü değil, geleceği de kaybedeceğiz. Gerçeklerle yüzleşme ve bu ihanet düzenine son verme zamanı geldi. Artık ne bağırıp çağıranlar ne de gölgelerde saklananlar bu çürümenin sorumluluğundan kaçabilir.

En nihayetinde Türkün ülkesini bir tek Türk yönetebilir, geri kalan her şey şaibedir.

Sistemik Çöküş ve İhanetin Anatomisi
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Halk Meclisi Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin