Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) Genel Başkanı Nurullah Efe Ankut’un “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan aldığı 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezasının kesinleşmesiyle, Efe’nin parti kurucu üyeliği, parti üyeliği ve genel başkanlık görevi sona erdirildi. Bu karar, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 11. maddesine dayandırılarak, mahkumiyetin siyasi parti üyeliğine engel teşkil ettiği gerekçesiyle alındı ve HKP Genel Merkezi’ne resmi yazıyla bildirildi.
Kararın kökeni, 2014 yılında HKP’nin, Adana ve Hatay’da durdurulan MİT TIR’larıyla ilgili dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve diğer yetkililer hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) “savaş suçu” iddiasıyla yaptığı başvuru sonrası başlayan yargı sürecine dayanıyor. Efe, bu başvuru sonrası Erdoğan ve diğer yetkililere hakaret ettiği gerekçesiyle yargılandı. İlk olarak 1 yıl 2 ay 22 gün hapis cezası alan Efe, Yargıtay’ın bu cezayı Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesi kapsamında “Cumhurbaşkanına hakaret” suçuyla yeniden değerlendirilmesi gerektiğine hükmetmesiyle ikinci bir yargılama geçirdi. Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesi, 18 Ekim 2023’te Efe’yi 1 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırdı; Yargıtay bu cezayı 1 yıl 5 ay 15 güne indirerek kesinleştirdi.
HKP, Yargıtay’ın kararını “yok hükmünde” sayarak sert bir tepki gösterdi ve bunu siyasi bir operasyon olarak nitelendirdi.
Parti, 2820 sayılı Kanun’un 11. maddesinin yalnızca 5 yıl ve üzeri hapis cezalarını kapsadığını, Ankut’un cezasının bu kapsamda olmadığını savunarak, Yargıtay’ın parti içişlerine müdahale yetkisi bulunmadığını belirtti. Ayrıca, geçmişte Cumhurbaşkanı Erdoğan için uygulanan prosedürün Ankut’a uygulanmadığına dikkat çekilerek, kararın hukuki değil siyasi olduğu vurgulandı.
Nurullah Efe ANKUT, karara karşı yaptığı açıklamada, Yargıtay’ı ve mevcut hükümeti ağır bir dille eleştirdi.
Ankut, açıklamasında şunları belirtti:
“Bize siyaset yasağı getiren bu Tayyip’in Kaçak ve de Haram Saray’ına bağladığı yargının yüksekteki olanından, Yargıtay adını taşıyan hafızlara diyoruz ki: Bize kanunsuz bir şekilde bu cezayı verdiniz. Tayyip’in bir diploma sahtecisi olduğunu dolayısıyla da resmi evrakta sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçu işlediğini Türkiye Noterler Birliği adlı kamu kurumu karar altına aldı. Yani Tayyip’in şu anda yasal açıdan Anayasa 101’inci maddeye göre yüksekokul diploması olmadığı için CB olma iddiası boştur, yok hükmündedir. Bu sebeple de onun kurduğu bütün hükümetler, atadığı bütün sözde bakanlar ve yine devlet kurumlarına atadığı sizin gibi hafızlar, yaptığı bütün anlaşmalar, attığı bütün imzalar, verdiği bütün ihaleler yok hükmündedir, boş hükmündedir. Dolayısıyla sizler de aslında yasal açıdan bir yargı organı mensubu sıfatı taşımıyorsunuz. Hepiniz kanun dışısınız dolayısıyla da mücrimsiniz. Biz ise gerçeğiz; Gerçek İnsanız, Gerçek Devrimciyiz. Kuvayimilliyenin, Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının, bize bu vatanı emanet eden milyonlarca şehidimizin meşru mirasçısı, devamcısı, temsilcisiyiz. Sizler alayınız, aynen Kaçak Saray Reisi ve avanesi gibi ABD Emperyalizminin kuklaları, işbirlikçileri, piyonlarısınız. Birbirimizi netçe tanıyalım. Eninde sonunda kaybedeceksiniz. Birinci Kuvayimilliyeci Atalarımız gibi yine biz kazanacağız. ABD’li Efendilerinizle birlikte ülkemizin ufkundan yok olup gideceksiniz.”
Ankut’un bu açıklaması, HKP’nin karar karşısındaki tutumunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Parti, Yargıtay’ın kararını tanımadığını ve siyasi mücadelelerini sürdüreceğini vurgularken, Ankut’un söylemi, mevcut hükümet ve yargı sistemine yönelik ağır ithamlarla dolu. Ankut’un, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diploma meselesine atıfta bulunarak hükümetin ve yargının meşruiyetini sorgulaması, HKP’nin ideolojik duruşunu ve mücadele dilini yansıtıyor. Ancak, Ankut’un devam eden diğer davaları ve toplamda 14 yıl 7 ay 5 gün hapis cezası ile siyasi yasak kararlarının istinaf aşamasında olması, partinin liderlik yapısında ciddi bir baskı oluşturuyor. Hakkında talep edilen 51 yıl 4 ay hapis cezası da, Ankut ve HKP’nin siyasi faaliyetlerini sürdürme kapasitesini zorlayabilir.
Haber Yorum:
Yargıtay’ın kararı, Türkiye’de yargı-siyaset ilişkisine dair süregelen tartışmaları daha da alevlendirecek bir nitelik taşıyor. Akut’unaçıklaması, HKP’nin bu kararı bir hukuki prosedürden çok, siyasi bir tasfiye girişimi olarak gördüğünü açıkça ortaya koyuyor. 2820 sayılı Kanun’un 11. maddesinin uygulanmasındaki çelişkiler ve geçmişte benzer durumlarda farklı yaklaşımlar, adalet sisteminin tarafsızlığı ve tutarlılığı üzerine soru işaretlerini güçlendiriyor. Ankut’un söylemindeki sertlik, partinin ideolojik çizgisini ve mevcut sisteme karşı duruşunu yansıtsa da, devam eden yargı süreçleri HKP’nin hareket alanını daraltabilir. Bu olay, muhalefet partileri üzerindeki yargı baskısı algısını pekiştirirken, ifade özgürlüğü ve siyasi liderlerin yargılanma süreçlerine dair tartışmaları yeniden gündeme taşıyor. Ankut’un açıklamasındaki “Kuvayimilliye” vurgusu ve mevcut yönetimi “ABD emperyalizminin kuklaları” olarak nitelendirmesi, HKP’nin mücadele dilinin ne denli keskin olduğunu gösteriyor. Ancak, bu söylemin kamuoyu nezdinde nasıl bir yankı bulacağı ve partinin siyasi geleceğini nasıl etkileyeceği, önümüzdeki dönemde daha net ortaya çıkacak.
Yorumlar kapalı.