Son dakika haberine göre, ABD Başkanı Donald Trump, New York Eyalet Başsavcısı Letitia James ve eski FBI Direktörü James Comey’yi soruşturan ABD Savcısı Erik S. Siebert’in görevden alınmasını istediğini açıkladı. Siebert, soruşturmalarda yeterli delil bulunmadığını belirterek suçlama yapılmasına karşı çıkmıştı.
Trump, bu hamleyi hem James hem de Comey’ye yönelik uzun süredir devam eden siyasi düşmanlığı ve misilleme niyetiyle ilişkilendiriyor. Başkan, Siebert’in görevden alınmasını Demokrat senatörlerden destek görmesiyle gerekçelendirse de, söz konusu senatörlerin daha önce Siebert’i övdüğü vurgulanıyor.
Hukuk ve siyaset çevreleri, bu girişimi ABD Adalet Bakanlığı’nın bağımsızlığına doğrudan müdahale olarak değerlendiriyor. Letitia James’e yönelik soruşturmada ipotek sahtekarlığı iddiaları gündeme gelmiş, ancak delil yetersizliği nedeniyle soruşturma ilerlememişti. Comey hakkındaki soruşturma da benzer şekilde sonuçsuz kaldı.
Türk ve küresel gözlemciler, Trump’ın bu tutumunu Erdoğan yönetimiyle benzerlikler üzerinden yorumluyor.
Siyasi liderlerin yargıyı bir araç olarak kullanma eğilimi, sığınaklar, uçak ve silah depolamaları, diplomatik ve ticari görüşmelerin şeffaflıktan uzak yürütülmesi gibi unsurlarla birleştiğinde, tek merkezden kontrol arayışının işaretlerini veriyor. Uzmanlar, bu yaklaşımın, 1600–1900 yıllarında olduğu gibi ülkeleri tehdit ve tacizlerle köleleştirme riskini yeniden gündeme getirdiğini belirtiyor.
Trump’ın hamlesi, ABD’de ve uluslararası arenada hukukun bağımsızlığı ile siyasi müdahaleler arasındaki hassas dengeyi yeniden tartışmaya açmış durumda.
Dip not: ABD, demokrasisini deliyormuş gibi yaparak örnek olur; onu takip eden ülkeler bu yolu gözlemleyebilir. ABD demokrasisini kısa sürede toparlasa da, bu süreçte kötü temsil yolunu izleyen ülkelerde iktidarlar güç kazanabilir.
Yorumlar kapalı.