Türkiye’nin göç politikası, yıllardır bir karmaşa ve tutarsızlık yumağı halinde sürükleniyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son açıklamaları ise bu yumağın en kirli düğümünü gözler önüne seriyor: Ahıska Türkleri’nin anavatanlarına “güvenli ve onurlu” dönüşü için Gürcistan Cumhurbaşkanı’na beklentilerini iletirken, milyonlarca Suriyeli, Afgan, Pakistanlı ve İranlı göçmenin Türkiye’de kalıcılaşmasına göz yumması, hatta teşvik etmesi.
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
Erdoğan, Türk kökenli Ahıskalı kardeşlerimizi yurt dışına iterken, yabancı unsurları ülkeye doldurup “kalın, yerleşin” dercesine davranıyor. Bu ikiyüzlülük, Türk milletinin sabrını taşıran son damla mı olacak?
Hatırlayalım: Erdoğan, Gürcistan Cumhurbaşkanı Mikheil Kavelashvili ile yaptığı görüşmede, Ahıska Türkleri’nin tarihi yurtlarına dönüş sürecini açıkça dile getirdi. “Bizim için büyük ehemmiyet arz eden Ahıska Türkleri’nin ana vatanlarına güvenli ve onurlu dönüş sürecine dair beklentilerimizi Sayın Kavelashvili’ye ilettim,” dedi. Bu sözler, 1944’te Stalin zulmüyle sürgün edilen Ahıskalıların 80 yıllık acısını anımsatıyor ve Türkiye’nin desteğiyle dönüşlerini teşvik ediyor.
Peki, bu “dönüş” çağrısı neden sadece Ahıskalılar için?
Neden Türk kökenli bu insanlar yurt dışına yönlendirilirken, Suriye’den, Afganistan’dan, Pakistan’dan ve İran’dan gelen milyonlarca göçmen Türkiye’de adeta kalıcı vatandaş muamelesi görüyor?
Erdoğan’ın ağzından bir kez olsun “Suriyeliler dönsün, Afganlar güvenli şekilde yurtlarına kavuşsun” diye bir laf duyan var mı?
Yok! Aksine, Suriye’deki rejim değişikliğinden sonra bile, Erdoğan zorla geri göndermeye karşı çıkıyor ve “isteyen kalabilir” diyor.
Bu politika, saf bir ihanet değilse nedir?
Türkiye, 4 milyona yakın Suriyeli’yi barındırırken –ki bu sayı Afganlar, Pakistanlılar ve İranlılarla birlikte katlanıyor– ekonomi çökmüş, sosyal doku yıpranmış halde. Sokaklar yabancı dillerle dolup taşarken, işsizlik rekor kırıyor, suç oranları fırlıyor. Ama Erdoğan, Aralık 2024’te Assad’ın düşmesinden sonra bile, “gönüllü dönüş” diye diye zaman kazanıyor. Haziran 2025’e kadar sadece 273 bin Suriyeli dönmüş! Bu mu başarı? Milyonlarca göçmenin kalışını “insani” diye pazarlarken, Ahıskalı Türkler’i Gürcistan’a göndermek için bastırıyor. Neden? Çünkü Ahıskalılar Türk, oy potansiyeli düşük; diğerleri ise ucuz işgücü, siyasi malzeme!
Eleştiri mi istiyorsunuz?
Bu, düpedüz bir milli kimlik erozyonu! Erdoğan, Türkiye’yi bir “göçmen deposu”na çevirirken, gerçek Türk unsurlarını yurt dışına itiyor. Suriye’de evler inşa edip “dönün” diyor ama zorlamıyor; aksine, muhalefetin “zorla gönderme” çağrılarını eleştiriyor. Afganlar için ne bir dönüş planı var, ne bir çağrı. Pakistanlılar ve İranlılar deseniz, sınırlar delik deşik. Bu arada, Ahıskalılar’ın dönüşü için Türkiye “her türlü desteği” verecekmiş. Ne desteği? Onları Türkiye’den uzaklaştırmak mı?
Türk milleti, bu çifte standarda daha ne kadar tahammül edecek?
Erdoğan’ın politikası, “Türkler gitsin, yabancılar gelsin” felsefesiyle özetleniyor. Bu, bir liderin kendi halkına sırt dönmesi, yabancılara kucak açmasıdır. Eğer bu devam ederse, Türkiye’nin demografik yapısı geri dönülmez şekilde değişecek. Uyanın ey millet! Bu göç oyunu, vatanı satmakla eşdeğer.
Erdoğan, Ahıskalılar için “dönüş” derken, Suriyeliler için “kalın” diyor. Bu utanç verici tutarsızlık, tarih önünde hesap verecek!
Yorumlar kapalı.