Ortadoğu’daki politik gündem ne olursa olsun, asıl belirleyici olan şey enerji anlaşmalarıdır. Gaz ve petrol hatları, ülkelerin diplomatik söylemlerinden çok daha fazla gerçek ortaya koyar.
İsrail–Mısır ilişkisi:
2019’da başlayan 60 milyar m³’lük ilk anlaşmanın ardından, geçtiğimiz günlerde Gazze’deki savaş ve soykırım iddialarına rağmen İsrail ile Mısır arasında 130 milyar m³ (35 milyar $) değerinde, 2040’a kadar sürecek dev bir anlaşma imzalandı. İlginç olan nokta: Mısır’ın zaten Zohr sahasında 2.5 trilyon m³’lük rezervi bulunuyor ve bu kendi ihtiyacına 40 yıl yetecek düzeyde. Buna rağmen İsrail’den ithal edilen gaz, Mısır’daki Damietta ve Idku tesislerinde işlenerek Avrupa’ya ihraç ediliyor. Yani Mısır, kendi gazını doğrudan satmak yerine İsrail’in gazını pazara sürüyor.
Müşteriler kimler?
İngiltere, Fransa, İtalya ve Belçika… Yani İsrail’i her gün kınayan Avrupa ülkeleri aslında İsrail gazına bağımlı hale gelmiş durumda. Bu da uluslararası politikanın ikiyüzlülüğünü açıkça gösteriyor.

İsrail–Ürdün hattı:
İkinci büyük müşteri Ürdün. 2016’da sessiz sedasız imzalanan anlaşma gereği İsrail’den Ürdün’e yılda 3 milyar m³ gaz gidiyor. Bu anlaşma da 2030’a kadar devam edecek. Yani kamuoyunda İsrail karşıtı sert söylemler olsa bile ekonomik ilişkiler oldukça güçlü.
Doğu Akdeniz denklemi:
İsrail yalnızca mevcut sahalarla yetinmiyor.
- Güney Kıbrıs’taki 600 milyar m³’lük rezervleri kontrol etme arzusunda. (Bu sahaların özellikle 6. parseli KKTC’nin hak iddia ettiği alanlarla çakışıyor.)
- Lübnan ve Suriye açıklarında tahmin edilen 3 trilyon m³’lük rezervlere de göz dikmiş durumda. Bu nedenle Hizbullah, Dürzi çatışmaları ve Şam hattındaki gerilim sadece ideolojik değil, enerji merkezli.
Türkiye’nin rolü:
Yakın gelecekte Kıbrıs, Suriye ve Lübnan sahaları üzerinden çok ciddi kırılmalar yaşanması muhtemel. Türkiye, özellikle Kıbrıs ve Suriye konusunda geri adım atamaz. Aksi halde Doğu Akdeniz’de sadece enerji değil, basit bir balıkçılık faaliyeti bile tehlikeye girer.
İsrail’in Mısır ve Ürdün ile kurduğu gaz ortaklıkları, Avrupa’ya açılan enerji kapısını güvence altına alıyor. Ancak bu süreç aynı zamanda Kıbrıs, Suriye ve Lübnan’ın da çatışma sahasına dönüşeceğini gösteriyor. Türkiye için Doğu Akdeniz meselesi artık yalnızca diplomatik bir tercih değil, varoluşsal bir zorunluluk haline gelmiş durumda.

Hasan Basri Aydeniz – Yorum – Analiz
Delek Drilling – Noble Energy anlaşmaları (2019 Leviathan & Tamar sahaları üzerinden Mısır’a ihracat): Reuters – 2019
Yeni anlaşma (2024, 130 milyar m³ / 35 milyar $): Times of Israel – 2024
Ürdün anlaşması (2016, 15 yıllık, yıllık 3 milyar m³): Al Jazeera – 2016
Mısır’ın Zohr sahası ve rezervleri: BP Statistical Review of World Energy
Doğu Akdeniz rezerv tahminleri ve Kıbrıs/Lübnan/Suriye ihtilafı: U.S. Geological Survey – Eastern Mediterranean Assessment
Yorumlar kapalı.