Bozkurt’un Suskunluğu “Susturulmuş Bozkurt, uyanan milletin ilk haykırışıdır.”
Türk tarihinin taşına, toprağına, destanına baktığınızda bir simge görürsünüz: Bozkurt. Yüzyıllardır yol gösteren, esareti kabul etmeyen, zorlukta önden giden o asil rehber…
Ama bugün, ne gariptir ki, bu kudretli simgenin sesi duyulmuyor. Sanki zincire vurulmuş, sanki susturulmuş, sanki “sus” denilmiş…
Oysa biz biliriz ki; Türk susarsa dünya sağırlaşır. Bozkurt’un kükremesi, sadece bir sembolün değil, bir milletin ayağa kalkışıdır. Ve biz Türk kadınları, bu sessizliği yırtmaya, milletin sesini yeniden yükseltmeye ant içtik. Bu yazıda, Bozkurt neden sustu? Kim susturdu? Ve yeniden nasıl kükreyecek? sorularının peşine düşeceğiz.
Çünkü suskunluk bizim lüksümüz değil, mücadele bizim kaderimiz.
Bozkurt’un Suskunluğu
Bozkurt, Türk milletinin yüzyıllardır simgesi, yiğitliğin, cesaretin, direnişin timsalidir. Ama son yıllarda ne olduysa, Bozkurt sustu; sesi kısıldı, kükremedi. Sanki korktu, sanki sindi…
Ya da belki zincirlerle bağlandı, dili tutuldu. Suskunluk, bazen onaylamaktır; bazen teslimiyetin adı…
Ama biz Türkler, susunca kururuz, solarız. Düşman “suskunluk” ister, çünkü susturulmuş bir millet kolay avdır.
Şimdi sormak gerek: Bozkurt neden susuyor?
Neden mücadele alanları daraltılıyor?
Kimler, bu asil simgeyi susturarak milleti küçültmek istiyor?
Bizler biliyoruz ki, Türk milliyetçiliği susmadıkça, susturulmadıkça dimdik durur. Susturulmaya çalışılan Bozkurt, aslında çok güçlü bir alarm zili. O susarsa, vatanın sesi kısılır. O susarsa, milli ruh uykuya dalar.
Ama şunu unutmayın: Bozkurt’un asıl gücü suskunluğunda değil, yeniden kükreyişindedir. Ve o kükreyiş çok yakın. Biz Türk kadınları olarak, Bozkurt’un sustuğu yerde sesi biz yükselteceğiz.
Suskunluk bizim lüksümüz değil. Mücadele bizim kaderimiz. Bozkurt’un suskunluğunu bozma vakti geldi. Çünkü bu milletin sesi, asla kısılmayacak!
“Suskunluk, teslimiyet değildir; biz konuştukça Bozkurt kükremeye başlar.”