Öncelikle “Arzu-Mevud zihniyeti” ne anlama gelir?
İbrâhim’e ve onun soyundan gelenlere vermeyi vaat ettiği yer için kullanılan terim. İhanet ettikleri topraklara yeniden ve Filistin’den başlayarak bir Yahudi devleti kurma amacıyla ortaya çıkan siyasî harekettir.
(DSG) Genel Komutanı Mazlum Abdi’nin Hindistan Çağrısı: Bermuda Şeytan Üçgeni ve Arzu-Mevud Zihniyeti Gölgesinde açıklamaları:
“Türkiye’nin Rojava’da sivil altyapıyı hedef aldığını belirterek, bölgedeki istikrarın korunması için uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırdı. 2023
“Öcalan’ın çağrısı PKK’yeydi, PKK gerillalarınaydı. Doğrudan bizim bölgemiz için değildi.” 2025
“Hindistan, Suriye halkı ve Kürt halkıyla olan dostluğu sayesinde bölgenin istikrarında önemli bir rol oynayabilir.” 2025
Bu durumda;
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Abdi’nin Hindistan’a yönelik açıklamaları, Kürt meselesini uluslararası gündeme taşıma çabasıyla dikkat çekti. Ancak bu çağrı, bazı çevrelerce “Kürdistan, İsrail, Ermenistan Bermuda Şeytan Üçgeni” olarak adlandırılan bir iş birliği çağrısıdır. Sözde “Arzu-Mevud” zihniyetinin, yani büyük güçlerin vekalet savaşlarıyla bölgeyi yeniden şekillendirme arzusunun bir yansımasıdır. Türkiye, bu çıkışı ulusal egemenlik ve güvenlik politikalarına doğrudan bir tehdit olarak değerlendiriyor.
Sevr Hayaline Karşı Lozan’ın Gerçeği
Sevr Antlaşması (1920), Osmanlı’yı parçalamayı hedefleyen bir İtilaf Devletleri taslağıydı. İngiliz’lerin entrika oyunlarıyla antlaşmanın 62-64. maddeleri, Doğu Anadolu’da bir Kürt özerk bölgesi veya bağımsız devlet vaadi içeriyordu. (Bu yüzden Türkiye’de doğu bölge insanlarının birçoğu Kurtuluş savaşına katılmadı. Katılan sülalelere ise kurucu aileler olarak toprakları verildi. Kurucu sülaleler dışında Özal döneminde ve İsmet İnönü projesi ile doğunun boşaltılması ve yerine gelen isimlerin aldığı ve onlara satılan ya da satılmak zorunda bırakılan, pkk ile cebir kullanılarak toprak reformunu ilhak edenler ve mülk edinenler kurucu değer olmadığı gibi vatandaşlık hakları sorgulanmalıdır) Ancak, Türk Kurtuluş Savaşı’nın zaferi ve 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması, Sevr’i tarihin tozlu sayfalarına gömdü. Lozan, Türkiye’nin egemenliğini ve sınırlarını uluslararası alanda tescil etti. Hiçbir ülke parlamentosunda onaylanmayan Sevr, hukuken geçersiz bir belge olarak kaldı. Mazlum Abdi’nin Hindistan çağrısı, bazılarınca Sevr’in yeniden canlandırılması girişimi olarak yorumlansa da bu iddia günümüz jeopolitiğinde gerçekçi bir temele dayanmıyor.
Bermuda Şeytan Üçgeni ve Arzu-Mevud Zihniyeti
Abdi’nin çağrısı, “Kürdistan, İsrail, Ermenistan Bermuda Şeytan Üçgeni” olarak adlandırılan bir iş birliği iddiasıyla ilişkilendiriliyor. Bu söylem, Kürtlerin, İsrail’in “Arz-ı Mevud” (vaadedilmiş topraklar) ideali ve Ermenistan’ın tarihsel toprak taleplerinin, büyük güçlerin (özellikle Batı’nın) vekalet savaşlarıyla birleştiğini öne sürüyor. Bu üçgen, sözde bölgenin istikrarsızlaştırılması ve Türkiye’nin egemenliğine meydan okuma amacı taşıyan bir “Arzu-Mevud” zihniyetinin ürünü olarak görülüyor. Ancak, bu iddia, daha çok komplo teorisi düzleminde kalsa da bölgedeki jeopolitik gerilimleri anlamak için önemli bir sembolik anlatı sunuyor.
Abdi’nin Hindistan’a seslenmesi, İngiliz mandası dönemine atıf yaptığı için eleştiriliyor. Ancak, Hindistan artık bir sömürge değil, bağımsız bir küresel güç. Güney Asya odaklı dış politikası ve enerji güvenliği öncelikleri, Hindistan’ı Suriye’deki Kürt meselesine bırakın müdahil olmayı, bilerek uzak duruyor. Abdi’nin çıkışı, İngiliz etkisinden ziyade, SDG’nin meşruiyetini artırma ve uluslararası destek arayışı olarak okunuyor. Yine de Bermuda Şeytan Üçgenin bu çağrısı Türkiye’ye karşı beyhude bir ittifak arayışı olarak algılanmakta.
Cihat ile Devlet Olma Savaşı
Devlet kurma ideali, yalnızca toprak talebiyle değil, yüksek bir erdem, tarihsel meşruiyet ve halkların bir arada yaşama iradesiyle anlam kazanır. Tarih, başkalarının toprakları üzerinde ilhak edilerek veya büyük güçlerin vekilliğine soyunan hareketlerin sürdürülebilir bir devlet kuramadığını biliyoruz. Kürtlerin kaderini tayin hakkı (self-determination) talebi, uluslararası hukukta teorik bir meşruiyet taşısa da BM Şartı’nın 2(4) maddesi mevcut devletlerin toprak bütünlüğünü üstün tutar. Abdi’nin çağrısı, bu bağlamda, Kürt meselesini uluslararası alanda görünür kılma çabası olarak sembolik bir anlam olarak kalıyor. Ancak, “Arzu-Mevud” zihniyetiyle ilişkilendirilen bu tür girişimler, tarih boyunca Roma’ya veya Firavun zihniyetine hizmet edenlerin halklarına huzur getiremediğini hatırlamak gerekli.
Asala iş birliği ile PKK uzantılı siyasal anlam arayışına destek veren bu üçgen idrakin Türk Egemenlik ve Güvenliği açısından Türkiye’nin Perspektifi:
Türkiye, Abdi’nin açıklamalarını ve sözde Bermuda Şeytan Üçgeni iddiasını, ulusal egemenliğe ve toprak bütünlüğüne doğrudan bir tehdit olarak görür. Lozan Antlaşması, Türkiye’nin sınırlarını ve bağımsızlığını kesinleştiren temel belge. SDG ve omurgasını oluşturan YPG, Türkiye tarafından PKK’nın uzantısı ve “terör örgütü” olarak sınıflanmakta. Türk Ceza Kanunu’nun 302. maddesi (devletin birliğini bozma suçu) ve Anayasa’nın 3. maddesi (ülkenin bölünmez bütünlüğü), bu tür girişimleri hukuken geçersiz kılıyor.
Uluslararası hukukta da Türkiye’nin pozisyonu Lozan’la güçlendirilmiştir. Mevcut devletlerin sınırları, self-determination taleplerinden üstün. Abdi’nin Hindistan çağrısı, Suriye’deki Kürt özerkliği arayışını desteklese de Türkiye’nin egemenlik haklarına yönelik herhangi bir ima hem iç hukukta hem de uluslararası alanda reddediliyor. Türkiye, tarih boyunca devlet olma erdemini bağımsızlık mücadelesi ve Lozan’la kanıtlamış bir ülke olarak, bu tür girişimlere karşı kararlı bir duruş sergiler ve sergilemektedir.
Gerçekçi mi, Sembolik mi?
Abdi’nin Hindistan çağrısı, Sevr’in hayalini canlandırma veya sözde Bermuda Şeytan Üçgeni üzerinden bir “Arzu-Mevud” zihniyetiyle hareket etme girişimi olarak değerlendirilse de jeopolitik gerçeklikte zayıf kalıyor. Hindistan’ın bölgesel öncelikleri ve Türkiye’nin kırmızı çizgileri, bu çağrıyı sembolik bir hamle olmaktan öteye taşımıyor. Devlet olma ideali, hak talep etmekle değil, erdem ve meşruiyetle şekillenir. Tarih, büyük güçlerin vekilliğine soyunan veya başkalarının toprakları üzerinde hak iddia eden hareketlerin, kaos ve istikrarsızlıktan başka bir şey üretemediğini gösteriyor.
Mazlum Abdi’nin Hindistan üzerinden yaptığı çağrı, Kürt meselesini uluslararası alanda görünür kılma çabası, sözde Bermuda Şeytan Üçgeni ve Arzu-Mevud zihniyeti, daha çok evanjelist/sembolik bir anlatı olarak varlığını sürdürüyor. Türkiye, ulusal egemenliğini ve toprak bütünlüğünü hurafelere ve hikayelere teslim etmeden, Ulu’usunu halklarıyla bir arada, koruma kararlılığını hem iç hukuk hem de uluslararası hukuk çerçevesinde sürdürecektir.
Mazlum Abdi’nin Hindistan üzerinden yaptığı çağrı, Kürtlerin kaderini tayin talebini uluslararası alanda yeniden gündeme getirse de bu çaba, Lozan’ın bağlayıcılığı ve Türkiye’nin kararlı duruşu karşısında Türk’ün gücünün ve zaferi ile asla gerçek olmayacak bir hayal.
Devlet olmak, hak talep etmekle değil, yüksek bir erdem ve tarihsel meşruiyetle mümkün. Türkiye, ulusal egemenliğini ve toprak bütünlüğünü koruma kararlılığını sürdürecek; Abdi’nin çıkışı ise, jeopolitik gerçeklikler karşısında daha çok sembolik bir yankı bulacak.
https://www.kurdistan24.net/tr/story/494619
https://www.kurdistan24.net/tr/story/827169/mazlum-abdi-öcalanın-çağrısı-pkkye-bize-değil
https://www.facebook.com/share/p/19fZuJhH8X
kaynak trhaber
İçindekiler
- 1 Öncelikle “Arzu-Mevud zihniyeti” ne anlama gelir?
- 1.1 Sevr Hayaline Karşı Lozan’ın Gerçeği
- 1.2 Bermuda Şeytan Üçgeni ve Arzu-Mevud Zihniyeti
- 1.3 Cihat ile Devlet Olma Savaşı
- 1.4 Asala iş birliği ile PKK uzantılı siyasal anlam arayışına destek veren bu üçgen idrakin Türk Egemenlik ve Güvenliği açısından Türkiye’nin Perspektifi:
- 1.5 Gerçekçi mi, Sembolik mi?
Yorumlar kapalı.