Gazze, yıllardır insanlık dramına ait siyonist bir hikayeye ev sahipliği yaparken, İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’in son açıklamaları ile bu trajediyi adeta bir gayrimenkul fırsatına dönüştürme niyetini resmen ortaya koymuş oldu. Smotrich, Gazze’yi bir “gayrimenkul altın madeni” olarak nitelendirerek, ABD ile bu bölgenin paylaşımı üzerine müzakerelere başladığını açıkça ifade etti. Bu skandal plan, sadece bir savaşın yıkımını ekonomik bir fırsata çevirme arzusunu değil, aynı zamanda insanlık değerlerinin nasıl hiçe sayılabileceğini gözler önüne seriyor ve Nazi tarihi bir kez daha, güncellenerek kaldığı yerden devam ediyor.
Smotrich’in Tel Aviv’de bir emlak konferansında sarf ettiği sözler, soğukkanlı bir iş planı gibi sunulsa da aslında derin bir ahlaki çöküşün habercisi: “Bu savaşta çok para harcadık. Şimdi Gazze’yi parsellere ayırıp satmanın zamanı geldi. Yıkım, kentsel yenilemenin ilk adımıdır. Artık inşa etme vakti.” Bu sözler, Gazze’nin yaşadığı insani felaketi bir “yenileme projesi” olarak görme cüretini yansıtıyor.
Daha da çarpıcı olan, Smotrich’in bu planın Donald Trump’ın masasında olduğunu iddia etmesi. Sözde “en yetkin kişiler” tarafından hazırlanan bu “iş planı”, Gazze’nin geleceğini bir emlak pazarına dönüştürmeyi hedefliyor.



Bu açıklama, tarihsel bir dejavuyu akıllara getiriyor.
Ve beraberinde, Nazi Almanyası’nın “Aryanlaştırma” politikalarını hatırlatıyor. 1930’larda Yahudilerin mallarına el konularak, toprakları ve mülkleri sistematik bir şekilde gasp edilmiş, bu süreç ekonomik bir soykırım olarak tarihe geçmişti. Şimdi, Gazze’de benzer bir senaryonun farklı bir aktörle? sahneye konması, insanlık adına utanç verici bir durum. Smotrich’in planı, Gazze’yi bir “Côte d’Azur” hayaline dönüştürme vaadiyle, milyonlarca Filistinlinin yerinden edilmesini ve topraklarının gasp edilmesini meşrulaştırmaya çalışıyor.
ABD’nin bu plana ne ölçüde dahil olduğu henüz net değil. Ancak Trump’ın daha önce Gazze’yi “Orta Doğu’nun Côte d’Azur’u” yapma fikrini dillendirmiş olması, bu tür bir projenin en azından tartışıldığını gösteriyor. Washington Post’un haberine göre, Trump yönetimi Gazze’yi 10 yıl boyunca ABD kontrolüne alarak, nüfusun bir kısmını kalıcı olarak başka bölgelere yerleştirmeyi öngören bir planı değerlendiriyor. Bu, Filistinlilerin kendi topraklarından sürülmesi ve Gazze’nin bir emlak cennetine dönüştürülmesi anlamına geliyor.

Peki, bu planın tarihsel paralellikleri ne anlama geliyor?
Almanya’nın II. Dünya Savaşı sonrası ABD tarafından yeniden yapılandırılması, bazı tarihçilere göre Siyonist projelerin bir laboratuvarı haline gelmişti. Bugün, aynı aktörlerin Ortadoğu’da benzer bir “yeniden yapılandırma” peşinde olduğu görülüyor. Gazze’nin “satılması” sadece bir ekonomik gasp değil, aynı zamanda bir halkın tarihsel ve kültürel mirasının yok edilmesi demek. Filistinliler ve uluslararası toplum bu plana karşı çıkarken, Netanyahu’nun “Gazze’de Yahudi yerleşimlerini yeniden kurma niyetimiz yok” açıklaması, koalisyonundaki aşırı sağcı müttefiklerin bu hayali gerçekleştirmek için bastırdığı gerçeğini gölgede bırakıyor.
Smotrich’in Netanyahu’nun “İsrail’in bir süper-Sparte’ye dönüşeceği” söylemini reddetmesi ise, bu planların sadece bir kişinin vizyonu olmadığını, aksine daha geniş bir ideolojik projenin parçası olduğunu gösteriyor. Gazze’nin “altın madeni” olarak görülmesi, sadece ekonomik değil aynı zamanda siyasi ve ideolojik bir fetih arzusunun yansıması. Tarih, bu tür projelerin yalnızca yıkım ve acıyla sonuçlandığını defalarca kanıtladı.
Uluslararası toplumun bu plana karşı sessiz kalması, tarihin tekerrür etmesine izin vermek anlamına gelir. Gazze, bir halkın evi, bir kültürün beşiği ve bir mücadelenin sembolüdür. Onu bir emlak projesine indirgemek, insanlık vicdanına vurulan bir darbedir.
Soru şu: Tarih, bu kez farklı bir son yazabilir mi?
Kaynak: (@TF1Info / İsrail medyası) https://fr.timesofisrael.com/smotrich-gaza-une-mine-dor-immobiliere-israel-et-les-etats-unis-discutent-de-son-partage/amp
Yorumlar kapalı.