KDP lideri Barzani, Cizre’de bir konferansa katıldı. Barzani’nin korumalığını yapan Perşmerge’nin üniformalı olarak sokaklarda dolaşması tepki çekti. Yaşananları Yeniçağ’a değerlendiren Emekli Albay Orkun Özeller, “İkinci bir Habur skandalıdır” dedi.
Türkiye’nin güneydoğusunda, Şırnak’ın Cizre ilçesinde, 30 Kasım 2025’te düzenlenen 4. Uluslararası Melaye Ciziri Sempozyumu, adeta bir tiyatro sahnesine dönüştü. Sahneye çıkan başrol, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) eski başkanı ve Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP) öncüsü Mesut Barzani‘ydi. Ama bu, sıradan bir kültürel etkinlik değildi; aksine, yılların birikmiş gerilimlerini, provokasyonlarını ve nafile umutlarını bir araya getiren bir skandalın perdesiydi. Barzani, yanına Peşmerge birliklerini –evet, üniformalı, silahlı ve IKBY flamalarıyla– alarak geldi. Bu görüntü, 2009’un utanç dolu Habur sınır kapısı olayını anımsatıyor; o zaman da PKK’lılar, Öcalan’ın çağrısıyla kitlesel kutlamalarla içeri doluşmuştu. Bugün ise “ikinci Habur” diyoruz: Bir kez daha, egemenlik ihlali, bir kez daha, milli onurumuzun ayaklar altına alınması.
Hatırlayalım, 2009’un o kara sonbahar günlerini. Habur’da, çözüm süreci kisvesi altında, Kandil ve Mahmur’dan gelen 34 terörist, ellerinde bayraklar, marşlar söyleyerek Türkiye’ye “misafir” olmuştu. O günün yarası hâlâ taze; utançla anılıyor, çünkü o “hoşgörü” kılıfının altında, devletin zayıflığı gizleniyordu. Şimdi, 16 yıl sonra, Cizre sokaklarında Peşmerge’lerin dolaşması, tam da bu yarayı deşiyor.
Emekli Albay Orkun Özeller’in ifadesiyle, “Bu şekilde, üniforma ile Cizre’ye gelmeleri oradaki insanlara ‘biz buradayız’ mesajı verirken Türkiye’nin geri kalanını ise provoke etmektedirler.”
Özeller haklı: Bu, bir davet değil, bir meydan okuma. IKBY’nin devlet statüsü yok; Irak’ın bir parçası olarak kalmalı. Ama flamalar açılıyor, üniformalar sergileniyor, sanki Türkiye’nin toprağı, bir federasyon parçasıymış gibi davranılıyor.
Bu, Irak’ın toprak bütünlüğünü savunan Ankara’nın kendi ilkelerine vurulan bir tokat değil mi?
Sempozyumun kendisi bile ironik bir tablo çiziyor.
Katılımcılar arasında İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu, DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, AKP Şırnak Milletvekili Arslan Tatar ve HÜDA-PAR Milletvekili Şehzade Demir gibi isimler var. Siyasi yelpazenin her köşesinden bir araya gelen bu kalabalık, Barzani’yi adeta bir kurtarıcı gibi ağırlıyor.
AKP’li Tatar’ın konuşması, duygusal bir fırtına: “Başkan Mesud Barzani; amcam, dayım. Sen benim dayımsın, amcamsın. Sen gözümüzün nurusun. Biz çocukluğumuzda senin hayalinle büyüdük. Sen o zatın oğlusun, sen Mela Mustafa Barzani’nin oğlusun. Biz Kürtlüğü gördüysek, senden gördük.” Bu sözler, samimiyetin mi yoksa siyasi hesapların mı ürünü?
Tatar’ın “Kürtlüğü senden gördük” demesi, Türkiye’nin Kürt meselesini yıllardır zehirleyen ayrılıkçı narratifi beslemiyor mu?
Barzani’nin konuşmasında ise “Sayın Erdoğan… Sayın Öcalan…” geçiyor – evet, Öcalan! Bu, PKK ile KDP arasındaki eski husumeti unutturup, yeni bir ittifak sinyali mi?
Yoksa, Cizre’nin kültürel mirasını bahane ederek, ayrılıkçı bir ajandayı mı parlatıyorlar?
Siyasi sonuçlar, bir felaketin habercisi gibi. Bu olay, mevcut atmosferde yangına körükle gitmekten farksız. Türkiye, Suriye’de, Irak’ta terörle mücadele ederken, kendi sınırlarında Peşmerge’lere “hoş geldin” diyor. Bu, devletin egemenliğini sorgulatıyor; Habur’un hatalarından ders çıkarılmadığını gösteriyor.
Özeller’in uyarısı net: “Bu konu araştırılmalı ve gerekli adımlar atılmalıdır. Eğer Irak’ın toprak bütünlüğünü savunuyorsak, Irak bayrağı dışında herhangi bir flamaya müsaade etmemek gerekiyor.”
Haklısınız Albay; bu flamalar, bölücülüğün sembolü. Yıllar sonra, bu “ikinci Habur” da tıpkı ilki gibi utançla anılacak. Ama asıl soru: Ne zamana kadar bu nafile misafirperverlik?
Türkiye, kendi toprağında misafir ağırlamayı bırakıp, egemenliğini hatırlamalı. Yoksa, bu sempozyumlar, kültürel değil, siyasi bir tuzak olarak tarihe geçecek.
Barzani’nin ziyareti, bir sempozyumdan öte, Türkiye’nin Kürt politikasında derin bir çatlak. Bu çatlak, kapatılmadıkça, daha büyük depremlere yol açacak. Okuyucularım, tarih tekerrürden ibaret; ama biz, bu tekrarı durdurmak için uyanık olmalıyız.
Yeniçağ Gazetesi – 2 Aralık 2025

















Yorumlar kapalı.