İran’ın, Zengezur Koridoru’na yönelik sert çıkışı, Kafkasya’daki jeopolitik satranç tahtasında yeni bir gerilim dalgası yaratıyor. Trump’ın arabuluculuğunda Azerbaycan ve Ermenistan arasında varılan anlaşma, bölgede ulaşım ve ticaret hatlarını yeniden şekillendirecek Zengezur Koridoru’nu hayata geçirmeyi hedeflerken, İran’ın bu girişime karşı tehditkar söylemi, bölgesel güç dengelerinin ne denli hassas olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
İran’ın ruhani lideri Hamaney’in danışmanı Ali Ekbar Velayeti’nin, koridoru “Trump’ın paralı askerlerinin mezarı” olarak nitelemesi, yalnızca diplomatik bir rest değil, aynı zamanda Tahran’ın bölgedeki nüfuzunu koruma kararlılığının bir göstergesi. İran, tarihsel olarak Ermenistan’la yakın ilişkiler geliştirmiş ve Azerbaycan’ın Nahçıvan’la doğrudan bağlantı kurmasını sağlayacak bu koridorun, kendi sınır güvenliğini ve bölgesel etkisini tehdit edebileceğinden endişe ediyor. Velayeti’nin açıklamaları, somut bir eylem planından yoksun olsa da, İran’ın koridorun hayata geçmesini zorlaştırmak için diplomatik, ekonomik ya da asimetrik yollara başvurabileceğine işaret ediyor.
İran Dışişleri’nin daha önce anlaşmayı “bölgede kalıcı barış için önemli bir adım” olarak selamlaması, ancak yabancı güçlerin müdahalesine karşı uyarıda bulunması, Tahran’ın çelişkili bir pozisyon sergilediğini gösteriyor. Bu, İran’ın bir yandan bölgesel istikrar söylemini destekler gibi görünürken, diğer yandan Batı’nın, özellikle ABD’nin, Kafkasya’daki artan etkisinden duyduğu rahatsızlığı gizlemediğini ortaya koyuyor. İran, Rusya ve Türkiye gibi bölgesel aktörlerle birlikte, Kafkasya’nın geleceğinin bölge dışı güçler tarafından değil, “komşu ülkeler” tarafından belirlenmesi gerektiği fikrini savunuyor.
Rusya’nın tutumu da dikkat çekici. Moskova, Trump’ın arabuluculuğunu destekler görünse de, Batı’nın Ortadoğu’daki geçmiş arabuluculuk girişimlerinin “üzücü deneyimlerle” sonuçlandığını hatırlatarak, çözümlerin bölge ülkeleri tarafından geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Bu, Rusya’nın kendi nüfuz alanını koruma çabasının yanı sıra, ABD’nin Kafkasya’daki rolünü sınırlama arzusunu yansıtıyor. Rusya, İran ve Türkiye’nin “bölgesel çözümler” önerisi, Batı’nın etkisini dengeleme stratejisinin bir parçası olarak okunabilir.
Azerbaycan tarafında ise, diplomat Elin Süleymanov’un açıklamaları, Zengezur Koridoru’nun sadece bir ulaşım projesi değil, aynı zamanda Azerbaycan-Ermenistan barış sürecinde sembolik ve stratejik bir dönüm noktası olduğunu gösteriyor. Ancak, Ermenistan’ın anayasasında Dağlık Karabağ’a dair maddelerin kaldırılması talebi, barış sürecinin önündeki en kritik engellerden biri olmaya devam ediyor. Paşinyan’ın anayasa değişikliği için referandum önerisi, Ermenistan iç siyasetinde ciddi bir sınav olacak. Haziran 2026’ya kadar hazırlanması beklenen yeni anayasa tasarısı, hem iç politik dinamikleri hem de bölgesel gerilimleri etkileyecek.
Zengezur Koridoru, yalnızca Azerbaycan ve Ermenistan’ı değil, tüm bölgeyi yeniden şekillendirebilecek bir proje. Ancak İran’ın tehdidi, Rusya’nın temkinli desteği ve Ermenistan’daki iç siyasi belirsizlikler, bu koridorun hayata geçirilmesini karmaşık bir jeopolitik bulmacaya dönüştürüyor. Bölgedeki aktörler arasındaki güç mücadelesi, Zengezur’un bir barış köprüsü mü, yoksa yeni bir çatışma alanı mı olacağı sorusunu açık bırakıyor.
İndependent Türkçe
Yorumlar kapalı.