Kıbrıs Üzerinde Tehdit Senaryosu
İsrail’in en büyük gazetesi Israel Hayom, Kıbrıs’ı “kurtarmak” adına bir “acil durum operasyonu” çağrısı yaptı. Adını da koymuşlar: “Poseidon’un Gazabı”. Evet, mitolojiden alınma bu başlık, Batı’nın yeni Doğu Akdeniz hamlesinin kod adı artık. Açık açık “Türkiye’nin askeri varlığı bir tehdit” deniliyor, müdahale planları çiziliyor. Bu sadece provokatif bir yazı değil, bir harekât konseptinin medya üstünden ilanıdır.

Poseidon’un Gazabı mı, Türk’ün Sabrı mı?
Israel Hayom’un “Kıbrıs’ta Türk varlığı tehdit” başlıklı haberinin stratejik anlamı büyüktür. Bu çağrı; sadece medyatik değil, askeri bir mesajdır. “Acil müdahale planı” önerisi, Doğu Akdeniz’deki Türk egemenliğine doğrudan meydan okumadır.
Bu, Türkiye için artık bir varoluş meselesidir.
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar bu tehdide açık bir tepki verdi: “Bu dili kabul etmiyoruz.” Ama Türkiye cephesinde Dışişleri, Genelkurmay veya Cumhurbaşkanlığı seviyesinde ses hâlâ yok gibi. “Stratejik sabır” mı? Artık sabır değil, kararlılık zamanı.


Bu Sadece Diplomasi Değil, BEKA Meselesidir
Bugün Kıbrıs’ta atılacak adımlar, yarın Trakya, Ege ve Doğu Anadolu’nun geleceğini belirleyecek. Çünkü Kıbrıs; Doğu Akdeniz’in enerji merkezidir, veri koridorudur, savunma duvarıdır. Burada geri adım atmak, Anadolu’nun batı kapısını açık bırakmaktır.
ABD, Rumları silahlandırıyor.
İsrail, “müdahale planı” hazırlıyor.
Yunanistan, yeni bir cepheyi bekliyor.
NATO ise iç krizlerden felç olmuş durumda.
Peki biz hâlâ masaya mı bakacağız?
Artık Konuşma Değil, Üs Kurma Zamanı
Kıbrıs’ta Türk askeri varlığı; sembolik değil, fiziki caydırıcı güç olarak yeniden yapılandırılmalıdır.
Acilen:
- Tam donanımlı hava, kara ve deniz üsleri KKTC topraklarında kurulmalıdır.
- Hava savunması ve hızlı müdahale kabiliyetleri, en üst seviyeye çıkarılmalıdır.
- Türkiye, Garanti Antlaşması kapsamındaki askerî hakkını, fiilî bir güvenlik doktrinine dönüştürmelidir.
- KKTC, sadece “diplomatik temsiliyet” değil, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ileri karakolu olmalıdır.
Buna karşı gelen her plan, birleşik ve sert bir Türk yanıtıyla karşılaşmalı; bu yanıt NATO’yu da zor durumda bırakmalıdır. Kriz çıkacaksa çıksın! Ama Türk iradesi geri adım atmamalı!
En nihayetinde;
Kıbrıs meselesi artık bir barış müzakeresi değil; uluslararası bir hesaplaşma sahasıdır. Artık sabır yerine, Diplomasiyle, orduyla, kararlılıkla, üslerle, istikrarla ve en önemlisi gecikmeden cevap verilmelidir. Geçmişte yarım bırakılan ne varsa, bu kez tamamlanmalı.
Ne pahasına olursa olsun.
Yorumlar kapalı.