20 Temmuz 1974’te gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekâtı, sadece Türk halkının değil, tüm ada halkının güvenliği ve geleceği için atılmış tarihi bir adımdı.
O dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in söylediği gibi: “Biz, savaş için değil, barış için; yalnız Türklere değil Rumlara da barış getirmek için adaya geliyoruz.” Bu sözler, Türkiye’nin amacının işgal değil, adada kan dökülmesini önlemek ve iki halk arasında barışı sağlamak olduğunu açıkça ortaya koyulmuştur.
Yıllar geçti, adadaki siyasi durum değişmedi. Hatta son yıllarda Güney Kıbrıs’ta, özellikle de İsrail ile kurulan askeri ve siyasi ilişkilerde ciddi bir değişim gözlemleniyor. İsrail, Güney Kıbrıs’ı Doğu Akdeniz’deki jeopolitik çıkarları için bir üs olarak kullanmaya başladı. Ada’nın güneyinde kurulan üsler, yapılan ortak tatbikatlar ve enerji anlaşmaları, adanın Rum kesimini adeta bir İsrail ileri karakolu hâline getirmiş durumda.
Bu gelişmeler, bölgede barış arayışından çok, yeni gerilimlerin habercisi.
1974’te Türkiye, sadece Türkleri değil, adada yaşayan Rumları da faşist Yunan cuntası ve Enosis hayalperestlerinin zulmünden korumasına rağmen, bugün o zulme karşı en ufak bir ses çıkaramayan Rum yönetimi, yeni bir dış gücün etkisine sessizce teslim olmaktadır.
Bu şartlarda Kıbrıs Barış Harekâtı, hâlâ haklı ve meşrudur. O gün barış için adaya çıkan Türkiye, bugün de aynı kararlılıkla bölgede barışı, dengeyi ve bağımsızlığı savunmaya devam etmektedir.
Unutulmamalıdır ki, gerçek barış, adayı çıkar alanı değil ortak yurt görenlerle mümkündür.
Kıbrıs Barış Harekatımız Kut’lu ve hakkımız daim olsun!
Hakkın Hakkı Türk’e mutlak olsun!
Devrimiz Daim Olsun!
Yorumlar kapalı.