1. Haberler
  2. Dünya Haberleri
  3. Ordu, Trump’ın Gücünün Bir Aracı Haline Nasıl Geldi?

Ordu, Trump’ın Gücünün Bir Aracı Haline Nasıl Geldi?

Trump, orduyu siyasallaştırarak iç güvenlikte kullanıyor; Ulusal Muhafız’ın Washington ve Kaliforniya’ya konuşlandırılması bunun örneği. Sadakate dayalı terfiler ve bürokratik manevralarla ordu, anayasal düzeni koruma rolünden uzaklaşıyor. Bu, demokrasi için ciddi bir tehdit oluşturuyor; Yüksek Mahkeme son çare olabilir.

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

The New York Times’ta yayımlanan bir makaleye göre; Trump yönetiminin orduyu siyasallaştırdığı yönünde bir eleştiri kaleme alındı. Link kaynaklarda…

Amerika Birleşik Devletleri’nde ordu, tarihsel olarak anayasal düzeni koruyan, siyasetten uzak ve profesyonel bir kurum olarak görülmüştür. Ancak, eski Başkan Donald Trump’ın yönetimi altında bu algı köklü bir değişime uğramış görünüyor. The New York Times’ta yayımlanan bir görüş yazısında, Steven Simon ve Jonathan Stevenson, Trump’ın orduyu iç güvenlik ve siyasi amaçlar için bir araç haline getirdiğini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Bu durum, sadece Amerikan demokrasisi için değil, aynı zamanda küresel demokratik normlar için de alarm verici bir gelişme.

Trump’ın Orduyu “Siyasallaştırma” Stratejisi

Yazıya göre, Trump, orduyu iç politikada kullanmak için sistematik bir yaklaşım benimsemiş durumda. Örneğin, Washington’da hayali bir “suç dalgası” bahanesiyle 800 Ulusal Muhafız birliğini konuşlandırması, ordunun iç güvenlik operasyonlarına çekilmesinin yalnızca bir örneği. Daha önce Kaliforniya’da başlayan ve göçmenlerin sınır dışı edilmesi için orduyu devreye sokan bu tür hamleler, Trump’ın orduyu kendi siyasi hedefleri doğrultusunda bir araç olarak kullanma niyetini açıkça gösteriyor. Pentagon’un, askeri personelin görev statüsünü değiştirerek (Title 10’dan Title 32’ye geçiş) Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) ile daha yakın çalışmasını sağlaması, bu sürecin bürokratik bir kılıf altında meşrulaştırıldığını ortaya koyuyor.

Yazarlar, geçmişte ordunun, özellikle Vietnam Savaşı gibi tartışmalı dönemlerde bile, sivil otoriteye bağlı kalarak anayasal düzeni koruma konusunda sağlam bir duruş sergilediğini vurguluyor. Ancak Trump döneminde bu geleneksel duruş erozyona uğramış durumda. Trump, üst düzey askeri personeli sebepsiz yere görevden alarak ve sadakatine güvendiği isimleri (örneğin, Ulusal Muhafız’dan üç yıldızlı General Dan Caine) terfi ettirerek ordunun liderlik yapısını kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirdi. Savunma Bakanlığı’na bağlı hukuk danışmanlarının görevden alınması da, ordunun hukuki denetim mekanizmalarını zayıflatma çabasının bir parçası olarak görülüyor.

Ordunun “Siyasi Nötrlüğü” Tehlikede

Amerikan ordusunun siyasi tarafsızlığı, tarih boyunca otoriter eğilimlere karşı bir kalkan olmuştur. Ancak yazarlar, Trump’ın bu tarafsızlığı tehdit ettiğini ve ordunun artık bir “Birleşmiş Milletler barış gücü” gibi hareket etmek yerine, iç politikada bir baskı aracı olarak kullanıldığını savunuyor. Kuzey Komutanlığı (Northcom) ile İç Güvenlik Bakanlığı’nın iş birliği, ordunun iç güvenlik operasyonlarına entegrasyonunu hızlandırıyor. Bu durum, ordunun Amerikan vatandaşlarını “iç tehdit” olarak görme riskini artırıyor. II. Dünya Savaşı sırasında Japon asıllı Amerikalıların toplama kamplarına gönderilmesi gibi tarihi örnekler, ordunun tartışmalı görevleri yerine getirme konusunda geçmişte de “pragmatik” davranabildiğini hatırlatıyor.

Tehlikeli Bir Tırmanış Riski

Yazıda, ordunun iç güvenlik görevlerinde kullanılmasının ciddi riskler taşıdığına dikkat çekiliyor. Askerler ve deniz piyadeleri, savaş için eğitilmiş birimlerdir; polislik veya kalabalık kontrolü gibi görevler için değil. Şehirlerde askeri birliklerin konuşlandırılması, vatandaşlarla çatışma riskini artırabilir. Eğer bir çatışma çıkarsa, Trump yönetiminin bu durumu daha fazla kontrol ve baskı uygulamak için bir bahane olarak kullanabileceği uyarısı yapılıyor. Bu, demokratik kurumların ve sivil özgürlüklerin daha da aşınmasına yol açabilir.

Yargı Son Çare Olabilir mi?

Yazarlar, ordunun Trump’ın emirlerine karşı çıkmasının artık pek olası olmadığını belirtiyor. Bu nedenle, anayasal disiplini yeniden tesis etme görevi Yüksek Mahkeme’ye düşebilir. Kaliforniya Valisi Gavin Newsom’un, Ulusal Muhafız birliklerinin eyaletine konuşlandırılmasına karşı açtığı dava, bu bağlamda önemli bir sınav. Ancak Yüksek Mahkeme’nin, geçmişte başkanlık yetkilerini sınırlama konusunda isteksiz davrandığı göz önüne alındığında, bu umut da zayıf görünüyor.

Demokrasi için Bir Uyarı

Simon ve Stevenson, ordunun Trump’ın elinde bir baskı aracı haline gelmesinin, Amerikan demokrasisi için ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguluyor. Ordu, bir zamanlar anayasal düzeni koruyan bir kurum olarak görülürken, şimdi siyasi bir liderin otoriter eğilimlerini destekleyen bir araca dönüşme riskiyle karşı karşıya. Bu durum, yalnızca Amerika için değil, demokrasinin küresel ölçekte sınandığı bir dönemde tüm dünya için düşündürücü bir uyarı niteliğinde.

Türkiye gibi, ordunun siyasi tarihte önemli bir rol oynadığı ülkeler için bu makale, ordunun siyasallaşmasının demokrasiye nasıl zarar verebileceğine dair evrensel bir ders sunuyor. Demokratik kurumların korunması, sadece ordunun değil, aynı zamanda sivil toplumun ve yargının da bağımsızlığına ve cesaretine bağlıdır. Trump örneği, bu dengenin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

The New York Times / 14 08 2025 / Opinion

Ordu, Trump’ın Gücünün Bir Aracı Haline Nasıl Geldi?
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Halk Meclisi Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin