Türk Devletleri Teşkilatı: Gerçekleşmesi Zor Bir Rüya mı, Siyasi Makyaj mı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 21 Mayıs 2025’teki Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) zirvesinde yaptığı konuşma, AKP’nin bu alandaki en güncel söylem hamlesi oldu. Parti yetkilileri sosyal medya aracılığıyla “Türk dünyasının geleceği AK Parti vizyonunda” mesajları verdi.
Parti içinde “Türk Devletleri ile İlişkiler” gibi yeni sorumlu pozisyonların oluşturulması da bu hamleleri kurumsallaştırma çabası olarak sunuldu.
Ancak içeriksel olarak bu adımların ne ölçüde somut dış politika çıktısına dönüşeceği belirsiz. AKP iktidarının, özellikle ekonomik darboğazlar, dış politikadaki yalnızlık ve içerideki otoriter yönetim biçimi göz önüne alındığında, Türk dünyasında kalıcı ve güvenilir bir liderlik iddiası taşıması gerçekçi görünmüyor.
İslam Birliği: Sessiz Döneme Giren Bir Söylem
İslam İş birliği Teşkilatı (İİT) özelinde ise Erdoğan’ın video mesajları ve sembolik açıklamaları dışında son dönemde elle tutulur bir gelişme gözlemlenmiyor. Bir dönem AKP’nin sıkça kullandığı “ümmet liderliği” söyleminin artık hem yurtiçinde hem İslam dünyasında karşılık bulmadığı açık. Mısır, Suudi Arabistan ve BAE gibi aktörlerle yaşanan gerilimlerin ardından bu alan neredeyse yalnızca iç propaganda malzemesi olarak kullanılmakta.
İkiz Yasalar ve Güven Krizi
AKP’nin milliyetçi ve muhafazakâr söylemleri yeniden öne çıkarsa da, aynı iktidarın Birleşmiş Milletler İkiz Yasaları’nı (Kişisel ve Siyasal Haklar ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmeleri) 2003’te taahhüt ettiğini hatırlatmak gerekiyor. Bu yasalar, “azınlık hakları” ve “kendi kaderini tayin hakkı” gibi maddeler içerdiği için, söz konusu birlik söylemleriyle taban tabana zıt.
AKP hem bu yasaları imzalamış olmasıyla hem de Avrupa Birliği uyum sürecinde attığı geri adımlarla çelişkili bir siyaset yürütüyor. Dolayısıyla kamuoyunda haklı olarak şu soru yükseliyor:
“Hem Türk birliği savunuluyor hem de ‘çok kültürlü’ ikiz yasalara bağlı kalınıyor; bu nasıl bir tutarlılık?”
Propaganda ve Gerçeklik Arasındaki Uçurum
AKP’nin “birlik” söylemleri; içeride oy konsolidasyonu, dışarıda prestij arayışının bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Ancak bu çabalar, partinin uzun süredir izlediği otoriter eğilim, toplumsal kutuplaşmayı derinleştiren dili ve uluslararası alanda güven erozyonu yaşayan konumu nedeniyle samimi birer politika değil, kısa vadeli propagandaya dönüşüyor.
Özetle: Sözler Büyük, Güven Küçük
AKP’nin Türk ve İslam dünyasıyla ilgili vizyoner iddiaları, artık geniş kitleler için inandırıcılığını yitirmiş durumda. “Birlik” söylemiyle yapılan makyaj ne ikiz yasalar gerçeğini ne de içeride yaşanan demokratik yıkımı örtebiliyor. Toplumun büyük bir kesimi artık şu net mesajı veriyor:
Yorumlar kapalı.