Erken Seçim Tartışmaları ve Anayasanın Ruhuyla Oynamak
Son günlerde siyaset kulisleri yeniden hareketli. “Erken seçim olacak mı?” sorusu tekrar gündemde ve bazı çevreler bu soruya kesin bir dille “Evet, olacak” cevabını veriyor. Ancak bu iddianın gerekçelerine yakından baktığımızda hem anayasal sınırların zorlandığını hem de siyasi etikle bağdaşmayan bir akıl yürütmeyle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
Öne sürülen temel argüman şu: Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevcut anayasa çerçevesinde üçüncü kez aday olamaz.
Ancak iki yol var: Ya Anayasa’nın 101. maddesindeki “iki dönem” kuralı değiştirilecek, ya da Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) seçimleri yenileme kararı alarak Erdoğan’ın yeniden aday olmasının önünü açacak. Bu görüş, CHP lideri Özgür Özel’in “erken seçim için son tarih Kasım 2025” çıkışıyla da ilişkilendiriliyor.
Ancak burada ciddi bir anayasal sorunla karşı karşıyayız.
Anayasa’ya Karşı Hile
Anayasa’nın 101. maddesi oldukça açıktır: “Bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir.” Erdoğan 2014 ve 2018’de seçilmiş, 2023’te ise üçüncü kez adaylığı ancak 2017’deki sistem değişikliği gerekçesiyle YSK kararıyla mümkün olmuştur. Bu karar bile hâlâ hukukçular arasında tartışmalıdır. Şimdi, dördüncü bir adaylık için “seçimlerin yenilenmesi” yoluna başvurmak, açıkça anayasanın ruhuna aykırıdır.
- Maddeye göre, Meclis’in seçimleri yenileme kararı alması hâlinde cumhurbaşkanı bir kez daha aday olabilir. Fakat bu hüküm, olağanüstü bir durumu düzenlemek için vardır; anayasanın koyduğu süre sınırlarını aşmak için kullanılacak bir “arka kapı” değildir. Seçimlerin bu şekilde yenilenmesi, anayasanın öngördüğü dengeyi ve sınırlamayı fiilen ortadan kaldırır.
Meclis Aritmetiği ve CHP’nin Konumu
AK Parti’nin anayasa değişikliği yapabilecek sandalye sayısına sahip olmadığı doğru. Bu nedenle Erdoğan’ın adaylığı için erken seçim kararı alınması gerekiyorsa, muhalefetin —özellikle CHP’nin— desteği zorunlu hale gelir. İşte tam bu noktada, Özgür Özel’in açıklamasının taşıdığı risk ortaya çıkıyor.
“Kasım 2025 son tarih” çıkışı, farkında olarak ya da olmayarak, iktidara anayasal sınırları aşmak için meşruiyet zemini sağlama tehlikesi taşıyor. CHP bu oyunun parçası olmamalıdır. Aksi halde, anayasal denetim mekanizmalarının bir “pazarlık nesnesi”ne dönüşmesi kaçınılmaz olur.
En nihayetinde Kurallar Keyfiyete Kurban Edilemez
Anayasa, sadece hükümetin değil, muhalefetin de uyması gereken bir normlar bütünüdür. Bugün “siyasi uzlaşma” adı altında yapılacak anayasa ihlalleri, yarın tüm rejimin meşruiyetini tartışmalı hale getirir.
Erken seçim isteyenler, bu isteği demokratik bir tercih olarak savunabilir. Ancak bu tercih, anayasanın açık hükmünü baypas etmeye dönüşüyorsa, ortada meşru bir siyasal strateji değil, anayasal düzeni zedeleyen bir plan var demektir.
Cumhurbaşkanlığı makamı bir kişinin siyasi kariyerine göre şekillendirilemez. Anayasa bir “niyet metni” değil, bağlayıcı bir çerçevedir. Kimse, o çerçevenin dışına çıkmayı siyasal fırsatçılıkla meşrulaştıramaz.
Yorumlar kapalı.