Bu ülkede bazı kesimler Atatürk’ü sevmez. Bunlar; Batıcılar/liberaller, bölücüler, dinciler, dinci kesimlerin telkin bombardımanına maruz kalıp Türk milliyetçiliğinden Türk-İslam sentezine kayan mankurtlar, emperyalizmin yerli işbirlikçileri, etnik özürlüler, komünistler diye giden kimi hödüklerdir. Ülkede askerî darbe yapanların da sanılanın aksine Atatürk’ü sevdikleri pek söylenemez. Atatürk’ü sevseler, Atatürk’ün “en büyük eserim” dediği Türkiye Cumhuriyeti’nde darbe yapıp demokrasiyi dağa -affedersiniz- rafa kaldırırlar mıydı? Gazeteci Ali Sirmen söz konusu bu darbeciler ve bunların peşine takılan şakşakçılar için “Onlar Kemalist değil Kenanistlerdir.” der.
Bildiğimiz kadarıyla “Atatürk’ün askeriyim.” sözünü ilk söyleyen kişi büyük dava adamı Ebulfez Elçibey olmuştur. Hatta Azerbaycan Cumhurbaşkanı olunca ilk resmî yurtdışı ziyaretini Türkiye’ye yapan Elçibey’in, Anıtkabir’deki anı defterine “senin askerin” yazmışlığı da vardır. “Atatürk’ün askeriyim” ve/veya “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sözü siyasî bir söylem olmayıp, tarihi şanlı zaferlerle dolu olan Türk ordusuna ve Türk ordusunun kahraman başbuğlarına bir selamdır. Bu özlü sözde kastedilen kişi sadece Atatürk de değildir üstelik. Atatürk’ün şahsında Nadir Şah’a, Yavuz’a, Fatih’e, Timur’a, Baybars’a, Cengiz Han’a, Kılıçaslan’a Selahaddin’e, Babür’e, Alpaslan’a, Bilge Kağan’a, Bayan Kağan’a, Atilla’ya, Mete Han’a, Tomris Hatun’a, Alp Er Tunga’ya kadar giden Türk tarihinin altın silsilesine saygıyı, sevgiyi, özlemi ifade etmek için söylenmektedir. Destansı zaferlere yapılan atıf da cabası..
PKK adlı bölücü terör örgütünün bu ülkeye verdiği zarar kimi kaynaklara göre 2 trilyon kimi kaynaklara göre 3 trilyon dolardır. Ortalaması alınırsa, PKK bu ülkede 2,5 trilyon dolar maddî kayba neden olmuştur. Bu para terörle mücadele yerine ülkenin imarına harcansaydı neler olurdu bir düşünün. Manevî kayıplara, yitip giden canlara zaten paha biçilemez. “Beni öldürende yoktur din iman” diyen Aybüke öğretmen gibi masumların hiçbiri geri gelmeyecek sonuçta. Siz; Öcalan’a güzellemeler düzen kişileri el üstünde tutacaksınız, Karabağ Savaşı’nda kalbinin Ermeni askerlerle olduğunu söyleyen kansızı edebiyatçı diye gazete sayfalarına hem de başyazar olarak taşıyacaksınız yine “Varlığım niye Türk varlığına armağan olacakmış?” diyenlere usta sanatçı muamelesi çekip kamu kuruluşu tanıtım (reklam) filminde oynatacaksınız, TSK’da -sözde- komutan olan kişinin sırtına bir sarık-cübbe geçirip cemaat/tarikat denen izbe yerde sözde imam/şıh (şeyh) denen zübükten emir alarak ordudaki emir-komuta hiyerarşisini hiçe saymasını hoş göreceksiniz ama resmî tören bitiminde “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” dediler diye çiçeği burnunda gencecik 5 teğmeni ve 3 komutanı ordudan atacaksınız. Üstelik de geleneksel bir ritüel olan kılıçlı gösteriye tüm yeni mezun teğmenler katılmış ve hemen hepsi “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” demişken… Hem öyle ya Tanrı’nın evi dediğiniz Ayasofya’da eli kılıçlı hutbe okuyan kopyacı vatandaşa gıkınız çıkmamışken… Gel de “Tanrı’nın evi insanların yüreğidir. Siz, bütün kötülükleri yüreğinize dolduruyor sonra Tanrı’ya koca koca evler yapıyorsunuz.” diyen Cengiz Han’a hak verme.. İkinci perdesine geçtiğiniz açılım-saçılım tiyatrosuna karşı oluşabilecek toplumsal direnci en başından kırmak için -Tanrı’nın sevimli kulları olan TSK’ye henüz yeni katılmış teğmenler üzerinden- Türk milletine ayar vermeye çalışmak da neyin nesidir? Öyle ya ömrü yurtiçi-yurtdışı görevlerde onda da çoğu zaman dağlarda yılanın çıyanın içinde geçen dahası parlak bir sicile sahip olan ve henüz birkaç ay önce askerî okuldaki masa başı görevine atanan üstelik alay komutanı izinli (!) olduğu için törene alay komutan vekili ve “nöbetçi komutan” olarak katılan Piyade Komando Albay Alper Topsakal’ın ne suçu vardı? Yüce Tanrı buna iyi demez.
Hüseyin Nihal Atsız, simgecilik (sembolizm) akımının en güzel örneklerinden biri olan Ruh Adam adlı ünlü eserinde -romanın başkahramanı olan Yüzbaşı Selim Pusat’ın ağzından- “Rütbeni alabilirler, ordudan kovabilirler ama askerliğini alamazlar. Askerlik rütbe ve elbise değil, ruhtur.” der. Doğru söze ne denir? Emperyalist odaklar ve/veya onların maşalığını yapan satılmışlar tarafından öldürülen Uğur Mumcu ile noktayı koyalım: “Eğilemediği için kırılan tüm doğrulara selam olsun.”
Yorumlar kapalı.