Kadir Uğur Yılmaz
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. KKTC Seçimlerinin Ardındaki Gerçekler ve Tehlikeli Dönemeç

KKTC Seçimlerinin Ardındaki Gerçekler ve Tehlikeli Dönemeç

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Dün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sandığa gitti. Halk, Tufan Erhürman’ı güçlü bir oy oranıyla Cumhurbaşkanı seçti. Görünürde bu bir demokratik değişim, bir siyasi tercih meselesi. Fakat perde arkasında, adanın geleceğini, Türkiye ile ilişkilerini ve hatta Doğu Akdeniz’in dengelerini değiştirebilecek bir kırılma var.

Seçmen, uzun süredir biriken iç sıkıntıların, ekonomik dar boğazın ve yönetim yorgunluğunun faturası olarak yönünü değiştirdi. Halk, “farklı bir siyaset” arayışına yöneldi. Bu yöneliş sadece iç meselelerle ilgili değil; Türkiye ile kurulan bağın niteliğine, dış etkilerin rolüne ve adadaki güç dengelerine karşı da bir mesaj taşıyor.

Kıbrıs Türkleri Neden Rahatsız?

Bugün Kıbrıs Türkleri, sadece ekonomik sorunlardan değil, adada kök salan bazı karanlık yapıların varlığından da rahatsız. Türkiye’den gidip orada iş tutan, paravan şirketler kuran, kara para trafiğine karışan bazı gruplar KKTC’nin huzurunu bozdu. Halk bunu görüyor, hissediyor ve tepki gösteriyor.

Bu tabloyu sadece “iç sorun” diye görmemek lazım; bu, Türkiye’de bozulan düzenin Kıbrıs’a yansımasıdır. Ankara’daki yozlaşma, ahbap-çavuş ilişkileri ve mafyatik düzen, artık adada da yankı buluyor.

İngilizlerin Sessiz Operasyonu

Bütün bunlar yaşanırken, İngilizlerin adadaki örtülü faaliyetleri de dikkat çekiyor. İngiltere, neredeyse tüm Kıbrıs Türklerine serbest yerleşim hakkı tanımaya hazırlanıyor. Görünüşte “insani kolaylık” gibi sunulsa da, aslında bu bir nüfus mühendisliğidir.

Adanın genç ve eğitimli nüfusunu İngiltere’ye çekerek, Türk kimliğini zayıflatmayı, Türkiye’ye olan demografik bağı çözmeyi hedefliyorlar. Bu bir planın parçasıdır: Kıbrıs Türklerini pasif, Batı’ya entegre ama köksüz bir topluluğa dönüştürmek.

Tarih Tekerrür Etmesin

Bugün bazıları yeniden birleşmeden, federasyondan, barıştan söz ediyor. Fakat unutulan bir şey var: 21 Aralık 1963’te yaşanan Kanlı Noel hâlâ hafızalarımızda tazedir.

O gün, Mürrivet Hanım ile çocukları Murat, Kutsi ve Hakan İlhan evlerinin banyosunda EOKA’cılar tarafından katledildi. Bu sadece bir aile trajedisi değil, bir milletin var olma mücadelesinin sembolüdür.

Türk tarafı geçmişte, Annan Planı’nda “Evet” diyerek barıştan yana tavır koydu. Sözünü tuttu, ama karşı taraf hiçbir zaman samimi olmadı. Şimdi de aynı oyun daha yumuşak bir dille, daha kurnaz yöntemlerle sahneye konuyor.

Ne Türkiye O Türkiye, Ne de Zaman O Zaman

Kıbrıs Türklerine kızamıyorum. Onların yaşadığı sıkıntılar, kırgınlıklar, endişeler gerçek. Ama bir uyarıyı yapmak zorundayım:

Ne Türkiye o Türkiye, ne de başında Ecevit ve Erbakan var. Bu sefer bir Cengiz Topel gelmeyebilir.

Ankara’nın bugünkü yapısı, geçmişin milli reflekslerinden çok uzakta. Bugün Kıbrıs’a gönderilecek bir “barış gücü” yok; gönderilecek olansa belki de menfaat hesaplarının ordusu olur.

Bu yüzden, Kıbrıs Türklerinin atacağı her adım, vereceği her karar çok daha dikkatli olmalı. Unutmayın, bu kez hata sadece bir siyasi sonuç doğurmaz; bir milletin kimliğini, geleceğini, adadaki varlığını da tehdit eder.

Son söz:

Kuzey Kıbrıs halkı değişim dedi, ama bu değişimin yönünü kim belirleyecek? Halk mı, dış güçler mi, yoksa kara parayla şekillenen yeni düzen mi?

Bir milletin geleceği bir sandıkta değişebilir, ama o geleceğin korunması için hafızanın diri kalması gerekir.

Kıbrıs Türkü dikkatli olmalı. Çünkü bu defa oyun çok daha sessiz, çok daha derin oynanıyor.

KKTC Seçimlerinin Ardındaki Gerçekler ve Tehlikeli Dönemeç
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Halk Meclisi Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin