Siyaset, bazen satranç gibidir. Kimileri hamleyi görür, kimileri ise oyunun kurgusunu…

Bugün geldiğimiz noktada, Zafer Partisi’nin kuruluş süreci ve Ümit Özdağ’ın siyasi misyonu üzerine ortaya çıkan iddialar, Türkiye siyasetinde taşları yerinden oynatacak cinstendir.

Sosyal medyada eski Zafer Partililer tarafından paylaşılan bazı ifadeler, partinin amacının sanıldığı gibi “mültecilere karşı milli direniş” değil, tam tersine mültecileri AKP etrafında konsolide etmek olduğunu ortaya koyuyor.

Bir kullanıcı açıkça şöyle demiş:

> “Plan proje Sinan da Ümit de. Sinan buraya, Ümit oraya. Suriyeliler Erdoğan desin, Dem Parti seçmeni sandığa gitmesin. Zafer seçmeni AKP’ye oy vermez diye vs. vs. Her şey menfaat sizde.”

Bu cümle, eğer bir iddia değilse, bir itiraftır.

Yani tablo şu: Mülteci karşıtlığı görünümlü bir parti kurularak, hem Suriyelilerin Erdoğan etrafında kenetlenmesi hem de milliyetçi seçmenin tepkisinin sandıkta etkisizleştirilmesi planlanmış. Başka bir ifadeyle, Zafer Partisi bir “siyasi tampon” olarak sahaya sürülmüş.

Böylece “mültecilere öfke duyan” seçmen Zafer’e yönelirken, AKP karşıtlığı enerjisi bölünmüş, “Erdoğan karşıtı Suriyeli seçmen” ise güvenlik refleksiyle yeniden iktidar saflarına itilmiş.

Kısacası, kontrollü muhalefet tam da budur: Halkın öfkesini doğru yere değil, sistemin istediği hedefe yönlendirmek.

Bugün Zafer Partisi’ni desteklemiş, oy vermiş, sahada çalışmış birçok kişi bu tabloyu gördüğünde kendini kandırılmış hissediyor. Çünkü milliyetçi refleksle, “ülke elden gidiyor” kaygısıyla sahaya inen bu insanlar, farkında olmadan küresel dengelerin ve iç siyasetin laboratuvar deneyine dönüşmüş oldular.

Burada mesele bir partiyi eleştirmek değil.

Mesele, Türk milliyetçiliğinin kirli planların malzemesi hâline getirilmesidir.

Mülteci meselesi Türkiye’nin güvenlik sorunudur, evet. Ancak bu sorunu çözmek yerine, seçim mühendisliği için kullanmak; milliyetçiliği bir “psikolojik operasyon” unsuru hâline getirmektir.

Bugün geriye dönüp bakıldığında, “Zafer’in kontrolü kimdeydi?” sorusu herkesin zihninde yankılanıyor.

Bu iddialar yargıya taşınmalı, deliller incelenmeli, kim neyin parçasıysa ortaya çıkmalıdır. Çünkü bu ülke, daha önce de “devletçi” kisvesi altında milletin sinir uçlarıyla oynayan yapılardan çok çekti.