Bir milletin çocuklarına neyi, nasıl öğreteceği onun geleceğini belirler. Müfredat, sadece derslerin toplamı değildir; o, bir ulusun hafızası, idealleri ve hedeflerinin yansımasıdır. Bugün Atatürk’süz bir eğitim sisteminden söz etmek, yalnızca bir eksiklik değil, aynı zamanda Türk milletinin kendi köklerinden koparılması anlamına gelir. Çünkü Atatürk, bu milletin sadece kurucu lideri değil, aynı zamanda bağımsızlık ruhunun, çağdaşlaşma iradesinin ve milli kimliğinin en somut simgesidir. Onun müfredattan çıkarılması, çocuklara tarihini eksik anlatmak, bir milletin en zor günlerde verdiği mücadeleyi perdelemek demektir.
Cumhuriyet, kanla ve fedakârlıkla kazanıldı. Bu ülkenin gençleri, yalnızca bilimsel bilgiyle değil, aynı zamanda vatan sevgisiyle yetiştirilmeli. Atatürk’ün eğitim anlayışı, aklın ve bilimin rehberliğini esas alırken aynı zamanda milli değerlerin korunmasını öngörüyordu. Bugün hâlâ onun “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözü, eğitimde yol gösterici olmalı. Eğer Atatürk müfredatta olmazsa, öğrenciye sadece kuru bilgi aktarılır ama o bilginin hangi şartlarda, hangi bağımsızlık mücadelesiyle kazanıldığı unutturulur. Bu, gençleri köksüz ve yönsüz bırakır.
Atatürk’ün müfredatta bulunması demek, her şeyden önce gençlere rol model sunmak demektir. Kararlılığıyla, ileri görüşlülüğüyle, milletine adanmışlığıyla bir devlet adamının nasıl olması gerektiğini öğretmek demektir. Dünyada hangi ülkeye bakarsanız bakın, kurucu liderleri eğitim sisteminin merkezindedir. Amerika’da George Washington, Fransa’da Napolyon ya da De Gaulle, İtalya’da Garibaldi, müfredattan çıkarılamaz. Çünkü onlar, milletlerinin hafızasının temel taşıdır. Bizim için de Atatürk budur.
Ayrıca Atatürk’ün sadece askeri başarıları değil, eğitim, hukuk, kadın hakları, ekonomi ve kültür alanındaki devrimleri de çocuklara aktarılmalıdır. Müfredattan onun ismini çıkarmak, bu reformların da üstünü örtmek anlamına gelir. Böyle bir durumda gençler, bugün sahip oldukları özgürlüklerin ve çağdaş hakların nereden geldiğini bilmezler. Bu da onları hem kendi tarihine yabancılaştırır hem de gelecekte bu değerleri koruma bilincinden uzaklaştırır.
Atatürk, bir şahıs değil, bir ruhtur. O ruhun eğitimin merkezinde bulunması, milletin geleceğini güvence altına almak demektir. Çünkü eğitim, sadece matematik veya fen öğretmez; bir milletin karakterini şekillendirir. Eğer Atatürk’süz bir müfredat hazırlanırsa, Türk gençliği yalnızca birer bilgi tüketicisi olur ama kendi milletine, kendi bağımsızlığına, kendi kültürüne sahip çıkan bilinçli bireyler olamaz. Oysa Atatürk’ün varlığı, onlara özgüveni, milli kimliği ve ilerleme iradesini aşılar.
Kısacası Atatürk’ü müfredattan çıkarmak, bu milleti tarihinden koparmak ve çocuklarını geleceğe hazırlamaktan vazgeçmek demektir. Türk milletinin varoluş mücadelesi, Cumhuriyet’in değerleri ve bağımsızlığımızın temeli Atatürk’te somutlaşmıştır. O olmadan bir milli eğitim sistemi olmaz; olsa da milli olmaz. Çünkü bir milletin en büyük gücü, hafızasını ve önderini unutmamasıdır.
Yorumlar kapalı.