Ömer Çam
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Bir Milletin Kalbinde Durmayan Saat: 10 Kasım…

Bir Milletin Kalbinde Durmayan Saat: 10 Kasım…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Her yıl aynı gün, aynı saatte ülkece derin bir sessizliğe bürünüyoruz. Sirenler çalıyor, şehirler duruyor, insanlar adımlarını, sözlerini, nefeslerini tutuyor. Çünkü o an, yalnızca bir insanı değil, bir dönemi, bir fikri, bir inancı yitirmenin sembolü. 10 Kasım 1938… Bir milletin önderi, bir çağın mimarı, bir devrimin adı olan Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrıldığı gün. Fakat aslında o gün, ölümle değil ölümsüzlükle tanımlanıyor. Çünkü Atatürk, yaşadığı çağın sınırlarını aşarak fikirleriyle zamana meydan okuyan nadir insanlardan biridir.

Atatürk’ün bıraktığı miras yalnızca bağımsız bir ülke değildir; o miras aynı zamanda düşünmenin, sorgulamanın, bilimin, sanatın ve insanlığın ışığıdır. O, milletine sadece özgürlük değil, özgürlüğü koruyacak bir akıl armağan etmiştir. “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” derken, kendi varlığını değil, halkının iradesini ölümsüzleştirmiştir. Bu söz, bir liderin değil, bir öğretmenin, bir filozofun, bir aydının yüreğinden kopup gelmiştir.

Bugün, aradan geçen yıllara rağmen, Atatürk’ün fikirleri hâlâ capcanlı, hâlâ yol gösterici. Çünkü O, yalnızca geçmişin değil, geleceğin de rehberidir. Her 10 Kasım’da bir yas değil, bir farkındalık yaşarız aslında. Onun düşüncelerinin hâlâ ne kadar gerekli olduğunu, çağımızın karanlık yönleriyle mücadele ederken bir kez daha anlarız. Bilime sırtını dönen toplumların nasıl gerilediğini, çağdaşlıktan uzaklaşan milletlerin nasıl silikleştiğini gördükçe, Atatürk’ün vizyonunun büyüklüğünü daha iyi kavrarız.

O’nun en büyük eseri olan Cumhuriyet, sadece bir yönetim biçimi değil, bir bilinç devrimidir. Kadınların toplumsal hayatta yer alabilmesi, eğitimin herkes için erişilebilir olması, hukukun üstünlüğü, sanata verilen değer… Bunların her biri, Atatürk’ün ileri görüşlülüğünün ve insan sevgisinin eseridir. O, bu topraklara yalnızca bir devlet kurmadı; aynı zamanda bir zihniyet inşa etti. Bu zihniyet, aklın, bilimin ve vicdanın bir arada yaşadığı bir anlayışın ürünüdür.

10 Kasım’da Atatürk’ü anmak, geçmişe ağıt yakmak değildir. Onu anlamak, geleceğe daha kararlı bakmak demektir. Her birey, her çocuk, her genç onun ışığında kendi Atatürk’ünü yeniden keşfetmelidir. Çünkü O, hepimizin içinde bir kıvılcımdır; doğru anlaşıldığında bir ulusu aydınlatacak kadar güçlü bir kıvılcım.

Atatürk’ü sevmek, onun sözlerini ezberlemekle değil, fikirlerini hayata geçirmekle mümkündür. Eğer bugün hâlâ “Yurtta sulh, cihanda sulh” diyebiliyorsak, hâlâ adalet, eşitlik, özgürlük ve insanlık diyorsak, o zaman Atatürk’ü anmakla kalmıyor, yaşıyoruz demektir.

10 Kasım, bir son değil; bir hatırlayıştır. Unutmamak, unutturmamak, yeniden anlamaktır. Çünkü o artık sadece bir isim değil, bir ülkünün adıdır. Saat 09.05’te duran o kalp, aslında bir milletin kalbinde hiç durmamıştır. Her çocuğun kalbinde, her öğrencinin zihninde, her vatandaşın vicdanında atmaya devam etmektedir.

Bir Milletin Kalbinde Durmayan Saat: 10 Kasım…
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Halk Meclisi Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin