Türk milletinin destanlarında en çok anlatılan sahnelerden biri Ergenekon’dur. O daracık dağ vadisinde sıkışıp kalan, umutla demiri eriterek özgürlüğe kavuşan Türklerin hikâyesi aslında sadece geçmişte kalmış bir masal değildir. Bugün yaşadığımız hayat, karşılaştığımız sıkıntılar ve içinden çıkamadığımız labirentler de birer modern Ergenekon’dur. Her çağda milletin önüne bir dağ çekilir; kimi zaman ekonomik darlık, kimi zaman manevi boşluk, kimi zaman da toplumsal ayrışma… İşte tam o anlarda geçmişin ışığını bugüne taşıyıp yeniden çıkış yolları aramak gerekir.
Bugünün Ergenekon’u, beton binaların gölgesinde kimliğini unutan şehir insanının daralmış ruhudur. Kendi özünü arayan, fakat gürültüyle bastırılmış bir milletin sesidir. Teknolojinin ışıklarıyla aydınlandığını sanan ama kendi tarihini, dilini ve kültürünü geri plana atan nesillerin bunalımıdır. Demir dağlar artık yalnızca tabiatın kayaları değil, beynimizi kuşatan ilgisizlik, tembellik ve kayıtsızlıktır.
Türk milleti tarih boyunca demiri ateşle eritti. Bugün ise eriteceğimiz şey zincirlerimizdir. Zincir, bazen bilgisizliğin kalın halkası olur; bazen bir yabancı kültüre sorgusuz hayranlığın dar halkası; bazen de birbirimize duyduğumuz güvensizliğin paslı halkası… Bu zincirleri eritmek için ocaklarımızı yakmalı, bilimin, aklın ve birlik duygusunun ateşini yeniden harlamalıyız.
Ergenekon’dan çıkış yalnızca bir kavmin kurtuluşu değil, aynı zamanda insanın kendi içine yaptığı bir yolculuktur. Bugün biz de kendi içimizdeki korkuları, çekingenlikleri ve ataleti eritmek zorundayız. Çünkü tarihte defalarca ispatladığımız gibi, biz ancak özgür olduğumuzda milletiz, biz ancak cesur olduğumuzda Türk’üz. Ergenekon destanı, bu topraklarda bir kez yaşanıp bitmedi; her nesil kendi dağını eritmek, kendi yolunu açmakla mükelleftir.
Bugünün Türk genci, eğer tarihin sesini duymak isterse, dağın ardında kendisini bekleyen uçsuz bucaksız bozkırı hayal etmelidir. O bozkır, üretimin, bağımsızlığın, adaletin ve kardeşliğin sembolüdür. Dağın içinde kalan, zincirlerini kıramayan milletler unutulup gider; ama demir dağlarını eriten milletler dünyaya yeniden doğar. Bizim kaderimiz, unutulmak değil; yeniden doğmak, yeniden yükselmektir.
Ergenekon’un ateşi bugün de yanıyor, yalnızca görmek isteyen gözlere… O ateşi diri tutmak, demir dağları eritmek, özümüze kavuşmak bizim elimizdedir. Yeter ki tarihimize güvenelim, atalarımızın iradesini bugüne taşıyalım ve geleceğin bozkırına umutla yürüyelim. Çünkü biz biliyoruz: Türk milleti için hiçbir dağ sonsuza dek kapalı kalmaz.
Yorumlar kapalı.