Türkiye’nin yakın tarihinde en çok tartışılan konulardan biri, hiç şüphesiz “Kürt meselesi”dir. Ancak bu meseleyi sadece etnik bir sorun ya da kimlik çatışması olarak görmek, gerçeği dar bir çerçeveye hapsetmek olur. Çünkü bu mesele, özünde dış güçlerin yüzyıllardır uyguladığı “böl ve yönet” siyasetinin bir devamıdır. Bu topraklarda yaşayan Türk Milleti mensubu Kürtlerin tarihi, Selçukludan Osmanlı’ya, oradan Cumhuriyet’e kadar ortak bir kaderin tarihidir. Bu ortak kader, Batılı güçlerin çıkar hesaplarına ters düştüğü anda bozulmaya çalışılmıştır.
Osmanlı’nın çözülme sürecinde İngiltere ve Fransa’nın yürüttüğü politikalar bunun en açık örneklerindendir. 19. yüzyılın ortalarından itibaren “Doğu Sorunu” başlığı altında Osmanlı topraklarını paylaşma planları yapılırken, Anadolu’daki etnik farklılıklar birer koz haline getirilmiştir. Balkanlarda Slav milliyetçiliği nasıl körüklenmişse, doğuda da benzer biçimde Kürt aşiretleri üzerinde nüfuz kurma çabaları görülmüştür. Özellikle I. Dünya Savaşı sonrasında İngiltere’nin Musul ve çevresindeki Kürtleri “bağımsızlık” vaadiyle kışkırtma girişimleri, bugünkü tartışmaların tarihsel köklerini oluşturur. Musul petrolleri uğruna sahnelenen bu oyunlarda Kürt kimliği, bir halkın geleceğinden ziyade emperyal çıkarların aracı haline getirilmiştir.
Cumhuriyet’in kuruluş döneminde Türk Milleti mensubu Kürtler, tıpkı diğer Anadolu insanı gibi, Misak-ı Milli sınırlarının korunması için canla başla mücadele etmiştir. 1920’deki Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Diyarbakır’dan, Bitlis’ten, Van’dan gelen temsilciler, Ankara’da yeni devletin temellerini atanlar arasındaydı. O dönemde kimse Türk Milleti mensubu Kürtleri ayrı bir siyasi kimlik olarak görmüyordu; çünkü herkesin ortak düşmanı emperyalizmdi. Ancak Cumhuriyet’in ardından Türkiye’nin hızlı bir modernleşme sürecine girmesi, bölgesel kalkınma farkları ve dış müdahaleler, bu kardeşliği hedef alan yeni planların zeminini oluşturdu.
Soğuk Savaş yıllarında Türkiye’nin jeopolitik konumu, hem Batı hem de Sovyetler açısından büyük önem taşıyordu. 1960’lardan itibaren bazı ideolojik hareketlerin içine sızan ayrılıkçı unsurlar, etnik temelli bir siyaset anlayışını yeniden canlandırdı. 1980’lerle birlikte bu anlayış, terörle birleşerek hem Türklerin hem de Türk Milleti mensubu Kürtlerin büyük acılar yaşamasına neden oldu. PKK’nın kuruluş süreci, sadece içeride gelişen bir hareket değil; dışarıdan sistematik biçimde beslenen bir proje olarak değerlendirilmelidir. ABD, bazı Avrupa ülkeleri ve Ortadoğu’daki güçler, Türkiye’yi zayıflatmanın en etkili yolunun etnik fay hatlarını derinleştirmek olduğunu iyi biliyordu.
Oysa tarih boyunca Türk Milleti mensubu Kürtler, Türk kimliğinden rahatsız olmamış; aksine bu kimliğin kurucu unsurlarından biri olarak yer almıştır. Selçuklu ordularında da, Osmanlı’da da, Millî Mücadele’de de Kürt beyleri, şeyhleri ve askerleri Türklerle aynı safta savaşmıştır. Anadolu’nun mayası, bu kardeşliğin ürünüdür. Ancak Batı merkezli söylemler, bu tarihi birlikteliği etnik kimlikler üzerinden yeniden tanımlamaya çalışmış; “Türk kimliği”ni bir baskı unsuru gibi göstermeye yönelmiştir.
Bugün “Kürt meselesi” denilen olgu, esasen sosyoekonomik gelişmişlik farkları, bölgesel adaletsizlikler ve dış müdahalelerin birleşiminden doğan yapay bir sorundur. Türkiye’deki Kürtlerin büyük çoğunluğu, bu ülkenin eşit bireyleri olarak birlikten ve bütünlükten yanadır. Ancak dışarıda ve zaman zaman içerideki bazı çevrelerde, bu birlik duygusu zayıflatılmaya çalışılmaktadır. “Kürt sorunu” ifadesi, böylece dışarıda bir baskı aracı; içeride ise bir ayrıştırma söylemine dönüşmüştür.
Türkiye’deki Kürt meselesi, bir kimliğin diğerine duyduğu rahatsızlığın değil; emperyalist güçlerin tarih boyunca sürdürdüğü manipülasyonun ürünüdür. Türk Milleti mensubu Kürtler, bin yıldır olduğu gibi bugün de aynı kaderi paylaşmaktadır. Bu birlik, yüzyıllardır Anadolu’yu ayakta tutan en güçlü temeldir. Dış güçlerin oyunları, ideolojik tuzaklar ve suni ayrımlar bu gerçeği değiştiremez. Asıl mesele, bu kardeşliği yeniden hatırlamak ve bizi bir arada tutan ortak hafızayı korumaktır.












Yorumlar kapalı.