Ömer Çam
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yorum-Analiz
  4. Testlerin Gölgesinde Yitip Giden Nesil..

Testlerin Gölgesinde Yitip Giden Nesil..

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türkiye’de her yıl yüz binlerce çocuk, sekizinci sınıfın sonunda hayatlarının en kritik dönemeçlerinden biri olarak görülen Liselere Geçiş Sınavı’na hazırlanıyor. Henüz on üç-on dört yaşındaki çocukların bütün geleceği tek bir güne bağlanıyor, ailelerse bu maratona büyük bir kaygıyla ortak oluyor. Dershaneler, özel dersler, test kitapları ve denemelerle dolu yıllar boyunca bir çocuk LGS uğruna yaklaşık üç bin saate yakın zaman harcıyor. Bu emek aslında bir yabancı dili ileri seviyede öğrenmeye, bir müzik enstrümanında ustalaşmaya, yazılım alanında sağlam bir temel kurmaya ya da herhangi bir uzmanlık alanında derinleşmeye yetecek büyüklükte. Fakat Türkiye’de bu emek, yalnızca çoktan seçmeli sorulara sıkışıp kalıyor.

Dünyaya baktığımızda farklı örnekler görüyoruz. Finlandiya’da çocuklar 16 yaşına kadar merkezi sınav baskısı yaşamadan, okuma, düşünme, sanat ve sporla besleniyor. Almanya’da öğrenciler, ilkokul sonrasında ilgi ve kabiliyetlerine göre farklı okul türlerine yönlendiriliyor. Amerika’da lise girişinde tek tip sınav yerine öğrencinin kişisel gelişimi, sosyal etkinlikleri ve okul başarıları ön plana çıkıyor. Japonya’da sınavlar var ama Türkiye’deki kadar hayatı belirleyen, tek şansla kazanılan bir kader meselesi değil; üstelik öğrenciler bilimsel araştırma ve teknolojiye yönlendiriliyor. Bizdeyse çocukların bütün enerjisi, hayata dair becerilere değil yalnızca sınava hazırlanmak için tüketiliyor.

Bu durumun aileler üzerindeki ekonomik yükü de ağır. Dershaneler, kurslar, özel dersler için harcanan yıllık para milyarlarca lirayı buluyor. Fakat asıl yıkım, sınavdan sonra yaşanıyor. Orta gelirli aileler, çocukları istediği nitelikli okulu kazanamadığında büyük bir ikilemle karşılaşıyor. Devlet okullarındaki kalabalık sınıflar, yetersiz fiziki şartlar ve disiplin sorunları nedeniyle çocuklarını oraya göndermek istemiyorlar. Bunun yerine, çoğu kez bütçelerini aşan koşullarda, ağır borçlara girerek özel kolejlere yöneliyorlar. Birçok aile arabasını satıyor, kredi çekiyor, yıllarca birikimlerini tüketiyor; sırf çocukları iyi bir lise eğitimi alsın diye. Bu fedakârlığın bedeli, sadece maddi değil; ailelerin ruh sağlığı, huzuru ve yaşam kalitesi de bu yükün altında eziliyor.

Sınavın kaybedeni sadece çocuklar olmuyor, aileler de oluyor. Kazanamayan çocuk kendini değersiz hissediyor, kazanan çocuk ise sistemin dışına çıktığında bocalıyor. Toplumun enerjisi üretim, bilim, kültür ve sanata yöneleceğine, sınav stresine ve sıralama kaygısına akıyor. Ülke ekonomisi ise bu kısır döngüden zarar görüyor; çünkü geleceğin girişimcileri, bilim insanları ve sanatçıları test kitaplarının gölgesinde köreltiliyor.

Eğitim, bir milletin geleceğini belirleyen en güçlü silahtır. Ancak Türkiye’de LGS sistemi, bu silahı kör bir baskı aracına dönüştürüyor. Çocuklarımızın en verimli çağları tüketiliyor, aileler borç batağına sürükleniyor, ülkenin üretken beyin gücü ise sınav odaklı bir sisteme hapsoluyor. Türkiye’nin ihtiyacı test makinesi olan gençler değil; düşünen, üreten, dünyayla rekabet edebilen bireylerdir. LGS sadece çocuklarımızın değil, milletin geleceğinin de ağır ağır tüketilmesine yol açıyor.

Testlerin Gölgesinde Yitip Giden Nesil..
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Halk Meclisi Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin