Ömer Çam
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yorum-Analiz
  4. Türk Dünyasının Yeniden Doğuşu…

Türk Dünyasının Yeniden Doğuşu…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bugün dünya, yeni bir çağın sancılarını çekmektedir. Ekonomik düzenler sarsılmakta, devletler arasındaki dengeler kökten değişmektedir. Büyük güçler, küresel hâkimiyetlerini korumak için yeniden mevzi kazanmaya çalışırken, her millet kendi birliğini sağlamlaştırmanın yolunu aramaktadır. Avrupa, birliğini Avrupa Birliği çatısı altında korurken, Asya ülkeleri ekonomik ve stratejik işbirliğini güçlendirmekte, Amerika kıtası kendi merkezli düzenini ayakta tutmaya uğraşmaktadır. Fakat bütün bu küresel denklemin dışında kalan en büyük potansiyel güç, Türk dünyasıdır. Oysa bu dünya, tarih boyunca defalarca aynı sancıyı yaşamış, aynı kaderi paylaşmış, fakat bugün hâlâ dağınık bir halde beklemektedir. Bu bekleyiş, aslında bir çağrıdır.

Türk birliği sadece bir hayal değildir. Bu düşünce, tarihimizin derin köklerinden bize miras kalan bir görevdir. Orhun Yazıtları’nda Bilge Kağan’ın “Türk budun yok bolmasun” diye haykırışı, yalnızca bir öğüt değil, bir gelecek vizyonudur. Bugün Kazakistan’dan Azerbaycan’a, Kırgızistan’dan Özbekistan’a, Türkmenistan’dan Kuzey Kıbrıs’a, Türkiye’den Doğu Türkistan’a kadar uzanan bu büyük coğrafya, ortak bir dilin, kültürün, törenin ve inancın mirasçılarıdır. Bu miras, geçmişte bizi birleştiren güç olduğu gibi, gelecekte de bizi bir araya getirecek olan cevherdir.

Türk birliği, öncelikle kültürel bir zarurettir. Çünkü küreselleşme adı altında yayılan kültürel erozyon, kimlikleri aşındırmakta, milletleri birbirine benzetmektedir. Küçük milletler eriyip yok olurken, büyük medeniyetler bile kendi özünü kaybetmektedir. Türkçe’nin korunması, Türk töresinin yaşatılması, ortak bir tarih bilincinin genç kuşaklara aktarılması, yalnızca kültürel bir sorumluluk değil, aynı zamanda varoluş meselesidir. Avrupa Birliği, “ortak Avrupa kimliği”ni inşa etmişse, Türk birliği de “ortak Türk kimliği”ni kurabilir. Bizim tarihimiz Avrupa’nınkinden daha köklüdür. Bizim kardeşliğimiz sınırlarla çizilmemiştir.

Bu birlik aynı zamanda ekonomik bir zorunluluktur. Türk dünyası, dünyanın en stratejik enerji yollarına, en zengin doğal kaynaklarına ve en verimli topraklarına sahiptir. Hazar Denizi havzası, Orta Asya’nın gazı, Kazakistan’ın uranyumu, Azerbaycan’ın petrolü ve Türkiye’nin jeopolitik konumu birleştiğinde, dünya enerji dengesi yeniden şekillenebilir. Ortak bir pazar ve üretim ağı kurulduğunda, Türk ülkeleri birbirine bağımlı olmadan kalkınabilir. Avrupa enerji krizlerinden çıkış ararken, Türk dünyası kendi enerjisini, kendi gücünü birleştirerek bağımsızlığını ilan edebilir.

Jeopolitik açıdan bakıldığında Türk birliği, Avrasya’nın merkezinde yükselecek bir güçtür. Çin’in Kuşak ve Yol projesi, Rusya’nın Avrasyacılık ideali ve Batı’nın küresel etkisi arasında Türk dünyası, adeta bir mihver konumundadır. Doğru bir stratejiyle hareket edilirse, Türk birliği sadece bölgesel değil, küresel ölçekte bir denge unsuru haline gelebilir. Çünkü Türk töresi sömürüyü değil adaleti, baskıyı değil hakkaniyeti esas alır. Türk birliği, dünyayı sömürmek için değil, dünyada dengeyi ve adaleti sağlamak için doğacaktır.

Siyasi açıdan da Türk birliği, yirmi birinci yüzyılın yeni kutuplarından biri olma potansiyeline sahiptir. NATO, Avrupa Birliği, BRICS ve Şangay gibi birliklerin dışında kalan Türk dünyası, kendi masasında kendi kararlarını alabilir. Bugün sesi kısılan Türk toplulukları, yarının Türk birliğinde kendi kaderlerini kendileri çizebilir. Türk Devletleri Teşkilatı bu yolda atılmış ilk adımdır. Fakat bu adımın kalıcı olması için sadece diplomatik söylem yetmez. Ortak savunma anlayışı, ortak ekonomi, ortak eğitim sistemi ve ortak dış politika gereklidir. Ancak bu şekilde Türk dünyası gerçek anlamda bir güç merkezine dönüşebilir.

Elbette böyle bir birliğin önünde engeller vardır. Dil farklılıkları, ekonomik dengesizlikler, tarihî kırgınlıklar ve büyük güçlerin baskıları, bu yolu zorlaştırabilir. Fakat hiçbir büyük medeniyet kolay kurulmamıştır. Avrupa Birliği yüzyıllar süren savaşlardan sonra kurulmuştur. Türk birliği ise savaşsız, kardeşlik temelinde ve ortak bir ideal uğruna yükselebilir. Çünkü bizi birleştiren menfaat değil, aynı soydan, aynı ruhtan ve aynı tarih bilincinden gelmektir.

Bugün bir Kazak genciyle bir Anadolu genci aynı destanı okuyor, bir Azerbaycanlı ile bir Türkmen aynı kahramanı anıyor, bir Kırgız ozanı ile bir Türk şairi aynı kelimelerde aynı duyguyu yaşıyor. Bu bağlar yapay değildir. Bu bağlar bin yılların sesidir. O ses artık susmamalıdır. Çünkü içinde bulunduğumuz çağ, Türk’ün yeniden diriliş çağıdır.

Dünya Türklüğü, birleştiği gün yeniden tarih sahnesine hükmeden bir medeniyet olarak yükselecektir. Bu birlik, sadece siyasi veya ekonomik bir yapı değil, bir ruh birliğidir. O ruh Mete Han’ın kararlılığında, Atatürk’ün vizyonunda, Enver Paşa’nın idealinde, Yusuf Akçura’nın kaleminde, Ziya Gökalp’in ülküsünde yaşamaktadır. O ruh hâlâ bu topraklarda dolaşmaktadır.

Ve gün gelecek, o ruh yeniden ete kemiğe bürünecek. Türk yurdu bir sınır değil, bir fikir olarak doğudan batıya yankılanacaktır. İşte o gün geldiğinde Avrupa Birliği, Amerika ve Asya ittifaklarının önünde yeni bir güç yükselecektir. Adı Türk Birliği, özü Türk Töresi, ideali ise insanlık onurunun yeniden dirilişi olacaktır.

Türk Dünyasının Yeniden Doğuşu…
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Halk Meclisi Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin