Ömer Çam
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yorum-Analiz
  4. Türk Milleti Var Olduğu Sürece, Bu Ordu Yenilmez!

Türk Milleti Var Olduğu Sürece, Bu Ordu Yenilmez!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Mete Han’dan Atatürk’e uzanan binlerce yıllık bir yolculuğun taşlarını döşeyen en güçlü gerçek, Türk milletinin ve Türk ordusunun bir kader birliği içinde olmasıdır. Bu birliktelik, sadece savaş meydanlarının değil; kimliğin, devlet aklının, bağımsızlığın temel harcı olmuştur. Tarihin en eski sayfalarından bu yana, Türk’ün olduğu yerde ordu olmuş; ordunun olduğu yerde ise devlet doğmuştur. Bir milleti millet yapan şeylerin başında özgürlük gelir. Özgürlüğü koruyan ise ordu… İşte bu yüzden Mete Han’ın sözleriyle başlayan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vecizeleriyle zirveye ulaşan bir geleneğin çocuklarıyız.

Mete Han döneminde, MÖ 209’da kurulan ve dünya tarihine geçen ilk düzenli Türk ordusu, sadece askeri bir güç değildi. O ordu, halkın bizzat kendisiydi. Bağımsızlığı için kenetlenmiş bir milletin silahlı iradesiydi. Mete Han, vatan toprağını “gökten verilmiş kutsal bir emanet” olarak tanımlamış ve bu emaneti koruma görevini askerlerine değil, tüm milletine yüklemiştir. Bu anlayış, daha o çağlarda Türk milletinin karakterini çizmiştir: Toprağını, özgürlüğünü ve geleceğini namus bilen bir millet… Onun varlığına kastedenlere karşı çelikten bir irade…

Yüzyıllar sonra, Bilge Kağan’ın Orhun Yazıtları’nda dile getirdiği vazgeçilmez bir gerçek vardı: “Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım.” Bu söz, devlet adamının da, askerinin de, ferdinin de kaderi birbirine bağlı bir millet olduğunun en net kanıtıdır. Aynı zamanda Türk ordusunun sadece savaşmak için var olmadığı, milletinin refahı ve huzuru için de görev üstlendiğini gösterir. Çünkü Türk tarihinin en güçlü damarını oluşturan şey, devlet ve millet arasındaki o kopmaz bağdır.

Ve binlerce yıllık bu gelenek, Çanakkale’nin sarp yamaçlarında yeniden ete kemiğe bürünmüş; Birinci Dünya Savaşı’nın karanlığında Türk’ün kader defteri yeniden yazılmıştır. Necid çöllerinden Sarıkamış’ın buz kesen dağlarına kadar Türk askeri, vatanın neresinde ateş yanıyorsa oradaydı. Ancak bu defa tarihin sahnesine yeni bir lider çıkmıştı: Gazi Mustafa Kemal Atatürk. O, geçmişten gelen askeri deha mirasını, çağının ötesindeki aklı ve milletinin ruhuyla harmanladı. Çanakkale’de “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” sözüyle Türk ordusunun ne olduğunu tüm dünyaya bir kez daha gösterdi. O söz, binlerce yıllık şuurun bir yansımasıydı: Türk askeri ölür ama bağımsızlığını teslim etmez.

Kurtuluş Savaşı ise bu kader birliğinin en saf, en temiz örneğidir. Silahı olmayan köylünün baltayla, kar üstünde yalın ayak yürüyen Anadolu kadınlarının cephane taşıyarak verdiği mücadele, ordunun milletle bütünleşmiş olduğunun en büyük kanıtıdır. Atatürk’ün “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” sözü, sadece bir strateji değil; Türk tarihinin özetiydi. Çünkü Türk milleti hiçbir zaman kendi adına başkasının savaşmasını beklemedi. Ordu millet oldu; millet ordu oldu.

Bu nedenle Atatürk, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atarken, Türk ordusunu da modernleşmenin merkezine yerleştirdi. Ancak bunu yaparken ordunun gücünü yalnızca silahlardan değil, millet sevgisinden aldığını unutmamıştır. Onun “Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir” sözü, Türk ordusunun başarısının zeminini oluşturan o millete olan sonsuz güvenin manifestosudur.

Bugün de değişmeyen gerçek şudur: Türk milleti ve Türk ordusu arasında kırılmaz, inkâr edilemez bir bağ vardır. Bu bağ bir anayasa maddesi değil; tarihin yazdığı, kültürün şekillendirdiği, kanla mühürlenmiş bir hakikattir. Çünkü Türk’ün olduğu yerde bağımsızlık bir karakterdir; esaret ise bir kader olamaz.

Mete Han’dan Atatürk’e uzanan bu kutlu yürüyüşte değişmeyen tek şey, bir milletin kendi kaderini kendi elleriyle çizme iradesidir. Binlerce yıllık bu birikim, gök kubbenin altında var oldukça sürecektir. Türk milleti var olduğu müddetçe, onu koruyan bir ordu; Türk ordusu var olduğu müddetçe de onu var eden bir millet olacaktır. İşte bu yüzden bizim tarihimiz sadece geçmişi anlatmaz; aynı zamanda geleceğimizin de kefilidir.

Türk Milleti Var Olduğu Sürece, Bu Ordu Yenilmez!
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Halk Meclisi Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin