Ömer Çam
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Türk Milletinin Yeniden Diriliş Reçetesi..

Türk Milletinin Yeniden Diriliş Reçetesi..

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Tarihin hiçbir döneminde Türk milleti kolay zamanların milleti olmadı. Her çağda, her dönemde, her kriz anında bir yıkımın eşiğinden dönüp küllerinden yeniden doğmayı bildi. Ancak bugün karşı karşıya bulunduğumuz kriz, sadece ekonomik ya da politik değildir; çok daha derin, çok daha sessiz bir krizin içindeyiz: bir kimlik, güven ve değerler krizi. Bu krizin kökü, milletin ortak duygusunu, yani “biz olma” bilincini kaybetmeye başlamasında yatıyor. Kurtuluş, ithal fikirlerde değil, kendi özümüzde, tarihî aklımızda ve medeniyetimizin köklerinde gizlidir.

Bir milletin yeniden yükselişi önce ahlakta başlar. Çünkü ahlak çöktüğünde, ekonomi de, siyaset de, hukuk da çöker. Bugün toplum olarak birbirimize olan güveni kaybettik. Rüşveti, torpili, yalanı “hayatın gerçeği” sayar olduk. Oysa bu topraklar, adaleti en yüksek değer sayan bir medeniyetin mirasçısıdır. Yeniden dirilişin ilk şartı, dürüstlüğü, emaneti ve hakkaniyeti hayatın her alanında yeniden inşa etmektir. Devlet dairesinde, okulda, iş yerinde, hatta soframızda… Çünkü dürüstlüğün olmadığı bir toplumda kalkınma sadece bir hayal olur.

Eğitim sistemimiz bugün bilgi öğretiyor ama düşünmeyi öğretmiyor. Gençlerimiz dünyayı tanıyor ama kendi köklerini bilmiyor. Bu yüzden fikri bağımsızlığımız zayıflıyor. Gerçek kurtuluş, zihinsel özgürleşmeden geçer. Ezber yerine sorgulayan, taklit yerine üreten bir eğitim anlayışına ihtiyacımız var. Atatürk’ün “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesil ideali, hâlâ önümüzde duran bir hedef olarak bizi bekliyor. Kendi tarihini bilen, kendi kültüründen beslenen ama dünyaya açık bir gençlik yetiştirmeden hiçbir dönüşüm kalıcı olamaz.

Bugün bir başka yanılgımız, kalkınmayı tüketimle ölçmemizdir. Oysa bu millet, tarih boyunca üretimiyle var oldu. Alın teri, el emeği, toprak sevgisi… Bunlardır bizi biz yapan değerler. Tüketen değil üreten bir toplum yeniden inşa edilmelidir. Tarımda, sanayide, teknolojide yerli üretim bir tercih değil, bir varlık meselesidir. Bir ülke ancak üreticisine saygı duyduğu ölçüde büyür; alın terine değer verdiği ölçüde özgür olur.

Bir diğer mesele, birbirimize yabancılaşmamızdır. Siyasi görüş, inanç ya da yaşam tarzı fark etmeksizin ortak paydamız Türk milleti olmalıdır. Bugün birbirini düşman gibi gören, birbirini dinlemeyen, aynı sofrada oturamayan insanlar topluluğundan bir millet çıkmaz. Kurtuluşun en büyük düşmanı kutuplaşmadır. Empati, merhamet ve ortak kader duygusu, sadece ahlaki değil, milli bir gerekliliktir.

21. yüzyıl, teknolojik bağımsızlığın yüzyılıdır. Savunma sanayisinde attığımız adımlar gurur vericidir ama yeterli değildir. Artık yapay zekâdan biyoteknolojiye, enerji dönüşümünden uzay çalışmalarına kadar kendi teknolojisini üreten bir ülke olmak zorundayız. Türk gençliği tüketici değil, üretici zihin olmalıdır. Devlet, üniversite ve özel sektör birbirine kenetlenmiş şekilde çalışmalı; bilimin ışığı sadece laboratuvarda değil, tarlada, fabrikada, sokakta da yanmalıdır.

Bir milletin ruhu, kültüründe yaşar. Bugün ekranlarda, müzikte, sosyal medyada kendi kimliğimizi yabancı aynalarda görüyorsak orada bir sorun vardır. Ne geçmişi putlaştırarak ne de modernliği taklit ederek bir medeniyet kurabiliriz. Asıl mesele, kendi öz kültürümüzü çağın diliyle yeniden harmanlamak, kendi kimliğimizi modern dünyada yeniden inşa etmektir. Bu, siyasetin değil, kültürün, sanatın ve toplumsal bilincin görevidir.

Türk devlet geleneği bin yıllıktır ve bu gelenek adalet merkezli yönetim anlayışına dayanır. Liyakatsizliğin, kayırmanın, keyfiliğin olduğu bir yerde devlet aklı varlığını sürdüremez. Bu yüzden yeniden liyakat, hukuk, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerine dönmek zorundayız. Gerçek milliyetçilik, devleti sevmek değil, onu doğru yönetmektir.

Türk milleti, “bitti” denildiği anlarda bile yeniden doğmayı bilmiştir. Bugün de aynısı olacaktır. Yeter ki birbirimize sırt çevirmeyelim, yeter ki çocuklarımıza güvenli bir gelecek bırakmak için cesaret edelim. Bu milletin genetik kodlarında diriliş vardır. O kodun şifresi ise dört kelimede saklıdır: ahlak, üretim, birlik ve adalet. Kurtuluş dışarıdan değil, içeriden başlayacaktır. Her birimizin içinde yeniden doğmayı bekleyen bir Alper Tunga, bir Atatürk, bir Nene Hatun vardır. Ve o gün geldiğinde, dünya bir kez daha Türk’ün dirilişine tanıklık edecektir.

Türk Milletinin Yeniden Diriliş Reçetesi..
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Halk Meclisi Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin