Türk milleti tarih boyunca nice badirelerden geçti. Bizleri ayakta tutan, var eden, her defasında küllerimizden yeniden doğmamızı sağlayan şey; damarlarımızda dolaşan asil Türk kanı, vatan sevgisi ve bağımsızlık tutkusudur. Bugün de milletimizin geleceğini aydınlatacak en güçlü yol, Türk milliyetçilerinin bir araya gelerek tek yumruk, tek yürek olmasıdır.
Şunu tüm samimiyetimle söylüyorum: Milliyetçi partilerimiz ayrı ayrı ses verdikçe o ses, koca bir milletin çığlığı olmuyor. Ama tek bir ittifak çatısı altında birleşildiğinde, işte o zaman duyulan ses; Mete Han’ın gür sesi, Alparslan’ın kükreyişi, Fatih’in iradesi ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bağımsızlık benim karakterimdir” diye haykıran kararlılığı olur.
Okuyucularım, siz de farkındasınız: Dağınıklığın bu vatana kaybettirdiği yıllar çok. Artık küçük hesapların, koltuk mücadelelerinin, kişisel hırsların devri bitti. Bugün ihtiyacımız olan şey, sadece ve sadece “Türk milletinin geleceği” diyerek birleşmektir. Çünkü milliyetçi irade birleşirse, siyasetin terazisi yerinden oynar, milletin kaderi değişir.
Türkiye’nin önünü açacak olan kimdir? Ekonomiyi dışa bağımlı hale getirenler mi? Milletin kimliğini görmezden gelenler mi? Hayır! Bu milletin önünü açacak olan, kalbinde bağımsızlık aşkı taşıyan Türk milliyetçileridir. Çünkü milliyetçiler makam için değil, vatan için vardır. Onlar koltuk için değil, milletin bekası için mücadele eder.
Eğer o büyük ittifak kurulursa, bu topraklarda hiç kimse Türk kimliğini tartışmaya kalkamaz. Hiç kimse bu vatanın bir karış toprağına göz dikemez. Çünkü bilirler ki karşılarında yalnızca bir parti değil, milletin vicdanı vardır. O vicdan ki Çanakkale’de 15 yaşındaki yiğitleri cepheye gönderen, Sakarya’da “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır; o satıh bütün vatandır” dedirten ruhtur.
Sevgili kardeşlerim, Türk milliyetçiliği bir sevda meselesidir. Çıkarla beslenmez, menfaatle büyümez. Yürekle taşınır, alın teriyle yoğrulur, gerektiğinde canla ödenir. Bu yüzden milliyetçi partilerin ittifakı yalnızca siyasi bir birliktelik değil, milletin kendi özüne, kendi ruhuna kavuşmasıdır.
O gün geldiğinde göreceğiz ki üniversitelerde Türk gençliği ayağa kalkacak, fabrikalarda işçiler emeğinin karşılığını alacak, köylü toprağına daha sıkı sarılacak, asker sınırda daha gür bir sesle “Ne mutlu Türküm diyene!” diye haykıracak. Çünkü o ittifak sadece bir seçim hamlesi değil, bir milletin ayağa kalkışıdır.
Ve ben inanıyorum ki milliyetçi irade birleştiğinde, bu milletin önünde artık ne ekonomik zincirler, ne diplomatik baskılar, ne de içerden sinsice kurulan tuzaklar tutunabilecektir. Türk milleti birleşirse, dünyada hiçbir güç onu durduramaz. Tarih buna şahit olmuştur, yarınlar da şahit olacaktır.
Sevgili okuyucularım,
Artık susma devri bitmiştir, konuşma devri başlamıştır. Artık bekleme vakti geride kalmıştır, harekete geçme zamanı gelmiştir. Bizler Türk milliyetçileri olarak birbirimize omuz vermezsek, kimse bu millete kol kanat germeyecektir. O yüzden çağrım sizlere: Herkes bulunduğu yerde millî şuurun taşıyıcısı olsun. Herkes kalemiyle, emeğiyle, duasıyla, cesaretiyle bu davaya omuz versin.
Unutmayın ki birlikten doğacak olan ittifak, sadece siyaseti değil; Türkiye’nin geleceğini de değiştirecek. O gün geldiğinde çocuklarımız başı dik, gururla “Ben Türküm” diyecek, gençlerimiz yarına umutla bakacak, devletimiz daha gür bir sesle dünyaya haykıracaktır.
Gelin, bölünmüşlüğün zincirlerini kıralım. Gelin, Türk milliyetçilerini tek bayrak, tek yürek, tek dava etrafında birleştirelim. Çünkü Türk milleti birlik olduğunda önünde hiçbir güç duramaz!
Yorumlar kapalı.