Ömer Çam
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Ya İstiklâl Ya Ölüm: Atatürk’le Uyanan Bir Ulusun Destanı!

Ya İstiklâl Ya Ölüm: Atatürk’le Uyanan Bir Ulusun Destanı!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir millet düşünün… Savaş meydanlarında kanı kurumadan, şehirleri işgal altında, ordusu dağıtılmış, silahları toplanmış. İstanbul’un işgal gemilerinin gölgesinde ezilmiş, Anadolu’nun dört bir yanında ecnebi postalların hoyratlığıyla çiğnenmiş. İşte Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş Savaşı’nı işte bu koşulların en ağırında, umutsuzluğun en koyusunda başlattı.

Mondros Mütarekesi ile Türk milleti silahsız bırakılmıştı. Ordunun dağınık kalıntıları aç ve moralsizdi. Osmanlı Devleti, kendi varlığını sürdürebilmek için işgallere boyun eğmiş, saray sessizliğe gömülmüştü. Halk ise hem yorgundu hem de geleceğinden emin değildi. Kimi manda hayaliyle yabancı güce sığınmayı çare görürken, kimileri kaderine boyun eğmişti. İşte böylesi bir tabloda Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastığında, yalnızca bir kumandan değil; milletin yeniden ayağa kalkacak iradesinin ta kendisiydi.

O koşullarda “Ya istiklâl ya ölüm!” diyebilmek, sadece bir slogan değil, milletin kaderini tayin eden bir meydan okumaydı. Çünkü bu söz, Anadolu’nun dört bir yanında yankılandığında, halk artık biliyordu: Bu mücadele ya bağımsızlıkla taçlanacak ya da sonsuz bir esaretle sonuçlanacaktı.

Bedeller ağırdı… Yoksul köylüler, ellerinde kalan son yiyeceğini cepheye göndermekten çekinmedi. Genç delikanlılar sevdalarını, nişanlılarını, umutlarını geride bırakıp cepheye koştu. Kadınlar, kucağındaki çocukla kağnının önünde yürüyerek cephane taşıdı. Gözyaşıyla karışmış alın teri, kurtuluşun harcı oldu. Mustafa Kemal, cephede yalnız düşmanla değil, açlıkla, yoklukla ve ihanetle de savaşmak zorunda kaldı. İstanbul’daki işbirlikçilerden, Anadolu’daki isyanlara kadar nice engel, milletin azmini sınadı.

Fakat bu toprakların ruhu, hiçbir zinciri kabul etmedi. Sakarya’da, “hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır” diyerek, milletin topyekûn direnişini emretti. Dumlupınar’da son darbe vurulduğunda, sadece düşman ordusu değil, Anadolu’nun kaderini karartmak isteyen bütün hesaplar da tarihin çöplüğüne atıldı.

Kurtuluş Savaşı’nın destanı, yalnızca zaferin değil, ödenen bedellerin destanıdır. Açlığa rağmen direnen asker, kağnısıyla cephane taşıyan Şerife Bacı, darağacına giderken bile vatanını haykıran yiğitler… Onların bedeliyle kazanıldı bu istiklal.

Mustafa Kemal Atatürk, o günlerde milletine sadece yol göstermedi; umutsuzluğun karanlığında ışık oldu. O ışık, bugün hâlâ dalgalanan bayrağın, bağımsız ezanın, özgür iradenin kaynağıdır.

Unutmayalım ki, kurtuluşun bedeli sadece geçmişte ödenmedi. Her nesil, bağımsızlığını korumak için aynı bilinci taşımalı. Çünkü Atatürk’ün bıraktığı miras, bir toprak parçası değil, bir istiklâl şuurudur. Ve bu şuur, asla eskimeyen bir emanettir.

Ya İstiklâl Ya Ölüm: Atatürk’le Uyanan Bir Ulusun Destanı!
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Halk Meclisi Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin