Son günlerde sosyal medyada dolaşan bir fotoğraf, Türkiye’nin yargı-siyaset ilişkilerindeki kronik sorunlarını bir kez daha gün yüzüne çıkardı.
Bursa Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz, oğlu avukat Ali Faruk Solmaz, eski Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) üyesi ve şu anki Yargıtay üyesi Ömür Topaç ile eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın aynı masada oturduğu bu kare, “sadece dostane bir akşam yemeği” olarak geçiştirilemeyecek kadar anlamlı. Bu isimlerin bir araya gelmesi, yargının bağımsızlığı, siyasi atamalar ve geçmiş skandallarla dolu bir ağı işaret ediyor.
Peki, bu kişiler kimler?
Hangi siyasi aktörler tarafından görevlerine getirildiler ve haklarındaki iddialar neler?
Gelin, bu fotoğrafın perde arkasını inceleyelim.


Öncelikle, masanın merkezindeki isimlerden biri olan Ömür Topaç’a bakalım.
Topaç, 2021 yılında TBMM tarafından HSK üyeliğine seçilen yedi isimden biriydi.
CHP kontenjanından seçildiği bilinen Topaç’ın atanmasında dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun doğrudan etkisi olduğu belirtiliyor. Kılıçdaroğlu, hemşehrisi olan Topaç’ı bizzat isteyerek bu göreve önermiş.
HSK üyeliği döneminde, yargının muhaliflere yönelik operasyonlarına sessiz kalması eleştirilerin odağında yer aldı. Görev süresi boyunca, adalet sistemindeki tartışmalı kararlara itiraz etmemesi, onun “siyasi aparat” olarak görüldüğü iddialarını güçlendirdi.
Bugün Yargıtay üyesi olan Topaç’ın Mehmet Ağar gibi tartışmalı bir figürle yakınlığı ise yeni değil; bu dostluk yıllardır biliniyor ve yargıdaki “tarafsızlık” ilkesini zedeliyor. Skandalları arasında doğrudan bir yolsuzluk iddiası olmasa da, İstanbul Anadolu Yakası Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği döneminde yargıdaki “dağınıklık” hakkında yaptığı açıklamalar, sistem içindeki çelişkileri kendi ağzından kabul etmesi olarak yorumlanabilir.
Masanın bir diğer önemli figürü Bursa Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz.
Solmaz, 2022 Haziran’ında HSK tarafından yayımlanan kararname ile Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan Bursa’ya atandı. HSK’nin bu atamaları, Cumhurbaşkanı ve TBMM tarafından seçilen üyeler üzerinden yapılıyor; dolayısıyla siyasi etki kaçınılmaz.
Solmaz’ın kariyeri, Antalya ve Diyarbakır gibi illerdeki başsavcılık görevleriyle dolu olsa da, asıl dikkat çeken nokta ailesel bağlantıları.
Oğlu Ali Faruk Solmaz için 2025 Temmuz’unda düzenlediği 6 bin kişilik görkemli düğün, skandalların başında geliyor. Düğüne AKP’li siyasetçiler, bürokratlar ve hatta çete soruşturması altında olan iş insanları davetliydi.
Bu etkinlik, yargı etiğini sorgulatırken, Solmaz’ın “şeffaflık ve adli farkındalık” vurgusu yapan bir yönetici olarak tanınması ironik bir tezat oluşturuyor.
Ayrıca, 2013’te adının dolandırıcılar tarafından kullanıldığı bir olay yaşanmış, ancak bu daha çok mağduriyet olarak kayda geçmiş.
Ali Faruk Solmaz ise babasının gölgesinde yükselen bir avukat.
Bursa’da çok sayıda şirkete danışmanlık yapıyor; babasının başsavcı olduğu ilde bu kadar geniş bir network kurması, nepotizm ve çıkar çatışması iddialarını beraberinde getiriyor. Düğün skandalı, onun da adını gündeme taşıdı: WhatsApp üzerinden teyit edilen 6 bin davetli listesi, yargı ailesinin siyasi ve ekonomik elitlerle iç içe olduğunu gösteriyor. Henüz doğrudan bir skandalı olmasa da, bu bağlantılar gelecekteki etik tartışmaların habercisi.

Ve elbette, masanın “ağabeyi” Mehmet Ağar.
1990’ların derin devlet figürü olan Ağar, Emniyet Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı gibi kritik görevlere dönemin hükümetleri (DYP-SHP koalisyonu) tarafından getirildi. Susurluk Skandalı’nın sembol ismi; 1996’daki kazada devlet-mafya-siyaset üçgeni ortaya çıkmıştı. “Çete yöneticiliği” suçlamasıyla yargılandı, ancak hafif cezalarla kurtuldu. 2025’te hâlâ gündemde: Uğur Mumcu suikastı dahil 22 faili meçhul cinayeti kapsayan Umut Davası’nda tanık olarak dinlendi. Ağar, ifadesinde Mossad ve İsrail bağlantılarını ima etti, ancak geçmişteki iddialar (faili meçhul cinayetler, uyuşturucu kaçakçılığı) peşini bırakmıyor. Marina patronluğundan Beştepe’deki iddia edilen ofisine kadar, Ağar’ın hikayesi “devlet adına” yapılanların karanlık yüzünü temsil ediyor.
Bu fotoğraf, sadece bir yemek değil; yargının siyasallaşmasının somut bir örneği.
CHP’nin Kılıçdaroğlu döneminde yaptığı atamalar, AKP’nin HSK üzerinden yürüttüğü kararlar ve derin devlet kalıntıları, adaleti erozyona uğratıyor. Muhalefet sessiz, iktidar ise bu bağları normalleştiriyor.
Eğer yargı bağımsız olacaksa, bu tür “sofralar”ın hesabı sorulmalı. Yoksa, halkın adalet beklentisi bir kez daha masada kalacak.











Yorumlar kapalı.