Bir uçak düştü. Gökyüzü yine yandı.
Ama belki de asıl düşen, unuttuğumuz bazı değerlerdi…
Dün bir uçak düştü.
Haberlerde birkaç saniye yer aldı, sonra hayat kaldığı yerden devam etti.
Ama o gökyüzü bizimdi…
Ve o uçağın içindeki evlatlar da bu toprağın kalbinden kopup gitmişti.
Bu ülke, acıya dayanıklı bir millettir.
Her felaketin ardından aynı cümleleri duyarız:
“Kader planı”, “takdir-i ilahi”, “nasip.”
Ve sonra yavaş yavaş unutulur her şey.
Ama bazen sormak gerekir:
Bu kader neden hep bizim çocuklara yazılıyor.
Elbette teknik arızalar olur.
Elbette şartlar zordur.
Ama mesele teknikten çok daha fazlasıdır.
Çünkü bir ülkenin gelişmişliği, evlatlarına gösterdiği özenle ölçülür.
Onlar, bu vatanın gökyüzündeki kanatlarıydı.
Ve o kanatlar kırıldığında, hepimizin yüreği paramparça olur.
Türk milleti güçlüdür.
Ama gücümüz, acıya alışmakta değil; ders çıkarmakta gizlidir.
Unutmak kolaydır, ama unutan toplumlar aynı acıyı yeniden yaşar.
O yüzden mesele, yas tutarken bile unutmamayı başarmaktır.
Bir milletin büyüklüğü, sadece zaferlerinde değil; kayıplarından ne öğrendiğinde saklıdır.
Bugün gökyüzü yine yandı,
ama o küllerin arasından yükselen bir bilinç olmalı:
Her can, bir sayıdır; ama her sayı, bir hikâyedir.
Şehitlerimizin ruhu şad olsun.
Ve biz, onların ardından yalnızca ağlamayalım.
Onlara layık bir ülke olalım.
Çünkü gökyüzü ancak o zaman gerçekten huzur bulur.












Yorumlar kapalı.