Bazen bir cümle, bir insanın kim olduğunu anlatır.
Bazı kelimeler vardır ki, ağızdan değil kalpten çıkar.
Ama bazıları da vardır… Ne kalpten gelir ne vicdandan.
DEM’li bir vekil çıkmış, şehitlerimizden söz ederken “gencecik cesetler” diyor.
Evet, o kelimeyi duydunuz.
“Ceset.”
Bu milletin evlatları, vatan toprağını korurken canını vermiş,
Bayrağını yere düşürmemek için bedenini siper etmiş,
Kimi annesinin duasıyla, kimi yeni doğmuş çocuğunun kokusuyla gitmiş cepheye.
Siz onların ardından “ceset” diyorsunuz öyle mi?
Hayır efendim!
O bedenler ceset değil, bu toprakların can damarıdır.
O gençler, ölümün bile secdeye vardığı şehitlik mertebesine yürümüştür.
Onların kanı, bu ülkenin tapusudur.
Bu topraklarda, “şehitlik” bir ölüm değil, diriliştir.
Bir şehit toprağa düşer, millet ayağa kalkar.
O yüzden biz biliriz:
Her şehit, bir bayrak direği kadar dik, bir ezan sesi kadar kutsaldır.
Kimse bu millete şehidini aşağılayarak “barış” getiremez.
Barış, kutsala dil uzatarak değil, o kutsalın hatırasına saygı duyarak olur.
O “gencecik cesetler” dedikleriniz;
Kars’ın ayazında, Hakkari’nin dağında, Afrin’in sıcağında nöbet tutan Mehmetçiklerdir.
Onlar sayesinde Meclis’te konuşabiliyorsunuz.
O gençlerin emaneti sayesinde bu ülke hâlâ ayakta.
Bir gün, şehitlerimize “ceset” diyenlerin dilini tarih değil,
milletin vicdanı yargılayacaktır.
Ve o vicdanın hükmü kesindir:
Bu vatan, şehitlerin kanıyla yazılmış bir destandır.
O destanda, ihanete yer yoktur.
Şehitler ölmez…
Ama unutanlar çoktan ölmüştür.
Yorumlar kapalı.