Yıllarca bize, “Sizde petrol yok, sizde zenginlik yok” dediler. Oysa bizde vatan vardı. Ve o vatanın altı da üstü kadar bereketliydi — ama bizden sakladılar.
Bugün dünya yeni bir eşiğe geldi: Petrol çağı kapandı, mineral çağı başladı. Artık kim toprağını tanıyorsa, kim yeraltını koruyorsa, kim kendi cevherine sahip çıkıyorsa geleceğe o hükmedecek.
Ve biz…
Dünyada ticareti yapılan 90 madenin 70’ine sahibiz!
Bu bir tesadüf değil, bu coğrafyanın kaderidir.
Ama mesele, madenin varlığı değil; Mesele, o madeni kimin işlediği, kimin yönettiği, kimin menfaatine çalıştığıdır.
Bor, lityum, toryum, nadir toprak elementleri…
Hepsi bu toprağın bağrında, Türk milletinin geleceğinde saklı. Ama eğer biz bunlara “bizimdir” diyemezsek, Birileri yine “sizin değil” der. Ve tarih, bir kez daha sömürünün adını “yatırım” diye yazar.
Petrol çağında Orta Doğu haritayla bölündü…
Mineral çağında zihinle bölüyorlar. Televizyonla, fonla, sözde çevre hassasiyetiyle, “küresel ortaklık” kılıfıyla. Adına “yeşil dönüşüm” diyorlar ama kendi enerji bağımlılıklarını kırarken, bizi yeniden bağımlı kılmanın peşindeler.
Artık mesele sadece enerji değil, egemenliktir.
Artık mesele sadece ekonomi değil, istiklaldir.
Küresel şirketler Afrika’yı maden haritasına çevirdi. Asya’da, Latin Amerika’da, yerli halk kendi toprağında yabancıya çalışıyor. Ve şimdi sıra Anadolu’da…
Ama bu toprak öyle bir topraktır ki, Ne petrol baronuna diz çöker, ne madenci tekeline boyun eğer.
Bu millet, Çanakkale’nin altını kazarken mermi buldu, bor değil. Bizim zenginliğimizin adı onurdur. Ama artık onur kadar üretmek, milli kaynaklara sahip çıkmak da vatan borcudur.
Bugün, Avrasya Yer Bilimleri Kongresi (EGCE-2025) bir bilim etkinliği değil, Bir jeopolitik uyanıştır.
Bir çağrıdır: “Toprağını tanı, cevherine sahip çık, vatanını koru.”
Maden, milli kimliktir.
Çünkü kim toprağının altını tanımıyorsa, Yarın üstünde söz hakkı kalmaz.
Türkiye bu çağda sadece madenini değil, bağımsızlığını da yeniden tanımlamak zorundadır. Petrol çağında başkalarının enerjisini satın aldık…
Mineral çağında kendi geleceğimizi üretmek zorundayız. Artık mesele zengin olmak değil, özgür kalmaktır.
Ve özgürlüğün bedeli bellidir: Kendi toprağını, kendi madenini, kendi insanını korumak.
Çünkü bu ülkenin altındaki madenin adı BOR, üstündeki cevherin adı TÜRK MİLLETİ’dir!












Yorumlar kapalı.