Gözlerimi kapatabilseydim diyorum bazen…
Ama kapatamıyorum.
Çünkü her göz kırpışımda, bir yanda yangınlar yükseliyor ormanlardan, öte yanda milli kimliğimin tabutuna son çiviler çakılıyor.
Rüyalar elimden tutup götürsün isterdim.
Ama ellerim nasır tutmuş:
Evlat büyütmekten değil, hak aramaktan…
Sırtım dik, başım dik, ama içimde bir isyan büyüyor:
Biz ne zaman rüyaları bile gasp edilen bir millet haline geldik?
Ben hayal kurardım bir zamanlar…
Uçurtma uçurur gibi hayal kurardım:
Ucu göğe değen, ipi milletin özüne bağlı…
Şimdi o ipler koptu, çünkü elimizden önce dilimiz kaydı.
“Andımız”ı çocukların hafızasından silerken, geleceğimizi de sildiler aslında.
Sonra ‘hayal kur’ dediler…
Kardeşim, neyin üstüne?
Ben Türk kadınıyım.
Sadece çocuğuma değil, bu millete analık etmişim.
Toprağa düşen her Mehmet benim yüreğime saplanır,
Söndürülmeyen her yangın benim içimi yakar,
Unutturulan her değer, içimde bir türbe gibi dikilir.
Hayalimde saraylar değil,
Türk’ün alnı açık, başı dik yürüdüğü sokaklar var.
Her köşe başında Atatürk’ün sözü,
Her okul kapısında ‘Türküm, doğruyum’ yankılanmalı…
Hayal değil bu, olması gerekendir.
Ama hayallerimizi çalıyorlar.
Televizyonlarda kimliksizliğin yaldızlı paketini sunuyorlar.
Gençlerimize “Türk olmak ayrımcılık” diye fısıldayan küresel senaristlerin piyonlarıyla kuşatılmışız.
Dikkat edin, milliyetçiliğe “faşizm” diyenlerin hepsi başka milletlerin lobilerine diz çökmüş!
Ben diz çökmedim.
Ben hayalimi yere düşürmedim.
Ben Türk kadınıyım.
Kendime ait rüyalarım var:
Bayrak gibi, vatan gibi, evlat gibi kutsal…
Ve unutulmasın:
Bir Türk kadınının sustuğu yerde millet ağlamaya başlar.
Ben sustukça, rüyalarım bile ağlıyor.
Artık konuşma vakti.
Artık uyanma vakti.
Zira bu milletin uykusu da rüyası da Türkçe olmalı!
Sevda Güneş Kıran
“Bazen susmak ihanettir; ben yazmayı seçtim.”
Yorumlar kapalı.