Bu ülkenin acıları bazen bir cenaze töreninde değil, bir milletin vicdanında gömülür.
8 Aralık 2025’te Çekmeköy’de şehit düşen 27 yaşındaki Özel Harekât polisimiz Emre Albayrak’ın ardından yaşadığımız şey işte tam olarak budur: Bir cenaze değil, bir uyanış… Bir matem değil, bir hesabın artık ertelenemeyeceğinin ilanı.
Bu yazı bir ağıt değildir.
Bu yazı, bir milletin içindeki közü üfleyen bir gerçekliğin satırlarıdır.
Zehir Tacirlerinin Cesareti Nereden Geliyor?
Sabahın ilk ışıklarıyla İstanbul’un sokaklarında bir tim görev başına çıkıyor.
Karşılarında dokuz sabıkalı bir aile…
Yıllardır gençliği çürüten o görünmez ordunun taşeronları.
Kurşunlar sıkılırken aslında hedef alınan sadece Emre değildi.
Gençliğimizdi.
Ailelerimizdi.
Bu milletin geleceğiydi.
Uyuşturucu sadece bir kriminal mesele değil;
bu ülkeye kurulmuş sessiz bir savaşın en kirli cephesidir.
Bedenleri değil, ruhları teslim almaya çalışan bir işgal teşebbüsü…
Ve biz, yıllardır bu savaşın sesi kısık tarafı olduk.
Emre Albayrak Bir Polis Değildi; Bir Duruştu
Samsun’un rüzgârı gibi dik, Karadeniz’in dalgası gibi cesur…
Özel Harekât’ın bağrında çelikleşmiş bir Türk evladı.
Bir delikanlı düşünün:
Gündüz elinde silah, gece elinde bağlama…
Hem vatanı koruyan hem Anadolu’nun sesini taşıyan bir yürek…
Fakat 27 yaşındaki o yürek, bir kurşunla değil;
bu ülkenin gençlerini zehirleyen gölge düzenin karanlığıyla durduruldu.
Emre’nin şehadeti bir kayıp değil, bir işarettir:
“Artık ayağa kalkın.”
Emperyalizmin Yeni Silahı: Uyuşturucu
Yüzyıl önce bizi topla tüfekle yenemeyenler bugün daha sinsi bir silah kullanıyor:
Uyuşturucu.
Siperlerini sokak aralarına kuruyorlar.
Hedeflerini gençlerimizden seçiyorlar.
Bu milletin geleceğini bir gram zehire rehin almaya çalışıyorlar.
Ve biz, yıllardır “aman” diyerek bu savaşın ortasından geçiyoruz.
Ama artık değil.
Bir milletin sabrı, evlatlarının kanıyla test edilmez.
Bir Devlet Duruşu, Bir Millet Yeminidir Bu
Fatih’teki töreni gördünüz…
Binlerce polisin Emre’nin naaşına tekbirlerle koşmasını…
Samsun’da havalimanında toplanan kalabalığın sessiz feryadını…
Bu manzara aslında bir şey söylüyor:
“Bu ülkeyi sokak çetelerine, zehir tacirlerine, sabıkalı karanlıklara bırakmayacağız.”
Devlet hesabını soracaktır, hukuk gereğini yapacaktır.
Bunda en ufak bir şüphe yok.
Ama bir gerçeği unutmamalıyız:
Devletin iradesi tek başına yetmez;
milletin iradesiyle birleşmediği sürece hiçbir mücadele tamamlanmaz.
Bugün Emre’nin ardından yükselen şey işte bu iradedir.
Gençliğe Sahip Çıkmadan Vatan Korunmaz
Atatürk bu ülkeyi gençliğe emanet ettiğinde tesadüfen yapmadı.
Gençlik, bir milletin en güçlü silahıdır.
Ve bugün o silahın namlusuna uyuşturucu dayanıyor.
Emre’nin şehadeti, aslında gençliğe yazılmış bir nottur:
“Uyuma.”
Ve hepimize yazılmış bir emir cümlesi:
“Gençliğini koru.”
Gençlerimizi zehirden arındırmak, bugün bir sosyal sorumluluk değil;
bu milletin bekasını ilgilendiren milli bir mücadeledir.
Bu Bir Cenaze Değil; Bir Uyanış Çağrısıdır
Emre Albayrak, bir şehitten fazlasıdır artık.
Türk milletinin içindeki diriliş ateşini uyandıran bir kıvılcımdır.
Her şehidin ardında “vatan sağ olsun” deriz ya…
Bu söz bazen bir kabulleniş değil, bir mücadele niyetidir.
Bugün o niyet ete kemiğe bürünmüş durumda.
Sözün özü şudur:
Bu vatanı zehirle teslim alamazsınız.
Bu milletin evlatlarını çürütemezsiniz.
Bu toprakların nöbeti bitmez.
Ve Emre Albayrak, o nöbetin sonsuz neferidir.
Ruhun şâd olsun yiğit evlat.
Türk milletine bıraktığın emanet başımızın üzerinde.
Vatan sağ olsun.












Yorumlar kapalı.