Sevr Aklı Yeniden Sahneye Çıkıyor: Cevabımız Lozan’daki Direniştir!
Birleşik Suriye çağrısı yapan bu adam ile Birleşik Türkiye Birliği isteyenler aynı aynı sistemin hizmetkarlarıdır.
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın “Güçlü ulus devletler bir tehdittir, özellikle Arap devletleri İsrail için tehdit olarak görülür” ve “İsrail, Suriye’yi güçlü bir merkezi devlet yerine parçalanmış ve zayıf görmek ister” şeklindeki açıklamaları; diplomatik sınırların ötesine geçmiş, doğrudan insanlık onuruna ve ulusal egemenliklere yönelmiş bir saldırıya dönüşmüştür.
Bu tür açıklamalar, modern emperyalizmin artık gizleme gereği bile duymadığı çirkin yüzünü açıkça ortaya koymaktadır. Tom Barrack, bu sözleriyle sadece bir bölge politikasını değil, tüm halkların kaderini küresel çıkar hesaplarına kurban etmeye çalışan Sevrci bir aklın güncel tezahürünü temsil etmektedir.
Sevr Aklı Hâlâ Diri: Böl, Zayıflat, Yönet!
Ortadoğu’yu bölerek yönetmek isteyen bu akıl, bugün Türk milleti için yeniden Sevr Anlaşması’nın hayalini kurmakta. Bu anlayış, halkların birlikte yaşama iradesini yok sayar, ulusları etnik ve mezhepsel fay hatları üzerinden çatıştırır, devletleri zayıf düşürerek dış müdahalelere açık hale getirir. Ve ne acıdır ki, bu akıl bugün hâlâ canlı, hâlâ iş başındadır.
Ancak biz bu coğrafyada Sevr’in ne demek olduğunu çok iyi bilen bir milletiz. Ve cevabımız, tarihte olduğu gibi bugün de nettir: Lozan’daki direniş!
Mustafa Kemal Atatürk’ün Lozan dönüşü yaptığı tarihi konuşmasında sarf ettiği şu söz, bugün dahi güncelliğini korumaktadır:
“Türk milleti, kendisine tevcih edilen Sevr gibi bir belgenin, tarihte eşi görülmemiş bir hakaret olduğunu anlamış ve buna karşı milli bir şahlanışla cevabını vermiştir.”
Lozan; yalnızca diplomatik bir başarı değil, Türk milletinin Sevr’e attığı tokattır. Bugün de aynı duruş, Barrack gibi isimlerin temsil ettiği emperyalist planlara karşı bir kale gibi ayaktadır.
Nutuk’taki Çelik İrade, Bugün de Yolumuzu Aydınlatıyor
Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’ta ilan ettiği “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi, yalnızca bir anayasa maddesi değil; emperyalizme karşı halkın iradesiyle yazılmış bir bağımsızlık manifestosudur. Barrack’ın “parçalanmış Suriye” Birleşik Suriye” ya da “Türkiye Birleşik Devleti” gibi paranoyak hayalleri, bu bağımsızlık ruhuna doğrudan bir tehdittir hatta savaş sebebidir.
Nutuk’ta Atatürk’ün vurguladığı “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” sözü, bugün yeniden yüksek sesle yankılanmalıdır. Çünkü Barrack’ın temsil ettiği zihniyetin amacı, bu milletlerin azim ve kararını zayıflatmaktır.
1. Atatürk’ün Sevr Anlaşması Hakkındaki Sözleri (Nutuk, 1927)
“Efendiler, Osmanlı hükümeti, Sevr Antlaşması ile Türk milletinin yaşama hakkını inkâr eden, tarihte eşi görülmemiş bir esaret vesikasını imzalamıştır. Bu antlaşmayı kabul etmek, Türk milletini yok etmek demekti. Milletimiz bunu asla kabul etmemiştir.”
2. Lozan Sonrası Atatürk’ün Meclis Konuşması (1923)
“Lozan Antlaşması, Türk milleti aleyhine yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılış belgesidir. Osmanlı devrine ait tarihte benzeri görülmemiş bir siyasî zaferdir.”
3. Nutuk’tan: Halk Egemenliği Vurgusu (1927)
“Artık söz milletindir. Milletin iradesi, hâkimiyetin tek meşru kaynağıdır. Hiçbir şahıs ya da zümre, bu milletin istiklaline ipotek koyamaz.”
4. Atatürk’ün Misak-ı Millî’ye Dair Sözü (1920)
“Bu millet Misak-ı Millî’den zerre taviz vermez. Biz, sınırlarımızı masa başında değil; milletimizin kanıyla, azmiyle ve haysiyetiyle çizdik.”
5. Atatürk’ün Emperyalizme Karşı Sözleri
“Emperyalizm mahvolacaktır ve onun yerini halkların hâkim olduğu bir dünya alacaktır.”
Türk Anayasası: Egemenliğimizin Kırmızı Çizgisi
Türk Anayasası’nın 3. maddesi açık ve nettir: “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.” Aynı şekilde 6. madde de “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” diyerek, halk iradesinin üstünde hiçbir gücün tanınamayacağını ilan eder. Bu ilkeler, Tom Barrack ve benzeri sözcülerin sözde analizlerine karşı Türkiye Cumhuriyeti’nin sarsılmaz duruşunu yansıtır.
Bu anayasal ilkeler, yalnızca metinlerde değil; Türkiye’nin bölgedeki duruşunda, Suriye krizine yaklaşımında ve sınır güvenliğini sağlama politikalarında da somut biçimde kendini göstermektedir.
Güçlü Ulus Devletler: Barışın, Adaletin ve İnsanlığın Kalesidir
Tom Barrack’ın “Güçlü ulus devletler İsrail için tehdit” iddiası, aslında çok daha derin bir gerçeği itiraf etmektedir: Güçlü ulus devletler, emperyalizmin planlarını bozar, küresel çıkar baronlarının hesaplarını alt üst eder, vekâlet savaşlarının önünü keser. İşte bu yüzden hedef alınırlar.
Türkiye, bölgesel kaosa rağmen ulus devlet yapısını koruyarak sadece kendi halkını değil, sınır ötesindeki milyonlarca mazlumu da koruyan bir denge unsuru olmuştur. Suriye’deki istikrarsızlıkta Türkiye’nin dik duruşu olmasaydı, coğrafya daha büyük bir felaketle yüzleşebilirdi.
Barrack’ın önerdiği “parçalanmış Suriye” modeli, terörü, insan kaçakçılığını, çocuk ve kadın istismarını, hatta organ ticaretini besleyen bir felaket senaryosudur. Bu senaryo, insan haklarının değil; kanın, gözyaşının ve sömürünün altyapısıdır.
Özetle; Tarih Bir Kez Daha Direnenleri Yazacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti, Sevr’e geçit vermeyen bir milletin mirasıdır. Lozan, bu milletin kararlılığının tapusudur. Bugün Barrack gibiler, Sevr zihniyetini güncelleme hevesindeyse, cevabımız yine Lozan’dır, yine Nutuk’tur, yine millet iradesidir.
Ulus devletler; halkların özgürlüğünü, adaletini ve birliğini temsil eder. Türkiye gibi halk egemenliğine dayalı ülkeler, emperyalizmin planlarına karşı birer barikat olmaya devam edecektir.
Tom Barrack ve temsil ettiği akıl, bu barikatta bir kez daha durdurulacaktır. Çünkü bu millet, geçmişte Sevr’i nasıl yırtıp attıysa, bugün de o zihniyeti tarihin çöplüğüne gömmeye hazırdır.
Yorumlar kapalı.