Simge ERCİYAS
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yorum-Analiz
  4. BM Anlaşmaları Türkiye Anayasası’nın Üzerinde midir?

BM Anlaşmaları Türkiye Anayasası’nın Üzerinde midir?

Türkiye Anayasası, üniter yapıyı korurken, İkiz Yasalar (MSHS ve ESKHS) self-determinasyon hükmüyle bu yapıyı tehdit eder. Anayasa’nın 90. maddesi, uluslararası anlaşmalara üstünlük tanır, ancak değiştirilemez maddeler egemenliği korur. Yasalar, ayrılıkçılığı meşrulaştırabilir ve dış baskıya zemin hazırlayabilir. Siyasi irade, millî birliği korumalıdır.

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, devletin temel yapısını, egemenlik ilkesini ve milletin bölünmez bütünlüğünü koruyan bir belge olarak, Türk hukuk sisteminin en üst normudur. Ancak, 2001 Anayasa değişikliğiyle güçlendirilen Anayasa’nın 90. maddesi, uluslararası anlaşmaların iç hukuk üzerindeki etkisi konusunda kritik bir tartışma başlatmıştır. Bu maddeye göre, usulüne uygun yürürlüğe konmuş uluslararası anlaşmalar kanun hükmündedir ve bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz. Dahası, temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası anlaşmalar, kanunlarla çelişirse, anlaşma hükümleri esas alınır. Bu durum, özellikle BM’nin “İkiz Yasalar”ı gibi insan hakları sözleşmeleri söz konusu olduğunda, ciddi bir hukuki ve siyasi gerilim yaratır.

Hukuki Açıdan: 90. Maddenin Gölgesinde Bir Çatışma

Anayasa’nın 90. maddesi, uluslararası anlaşmaların kanunlarla eşit statüde olduğunu belirtse de, temel haklar konusunda anlaşmalara bir tür üstünlük tanır. Örneğin, BM’nin Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (MSHS) ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (ESKHS), Türkiye tarafından 2000’de imzalanmış ve 2003’te onaylanmıştır. Bu sözleşmeler, iç hukuka entegre edilerek kanun gücüne kavuşmuştur. Dolayısıyla, bir mahkeme, bu anlaşmaların hükümlerini, çelişkili bir iç yasaya tercih edebilir. Ancak, bu durum Anayasa’nın üstünlüğünü doğrudan ortadan kaldırmaz; çünkü Anayasa, devletin temel ilkelerini (örneğin, üniter yapı, Madde 3) koruyan değiştirilemez maddeler içerir ve bu maddeler, uluslararası anlaşmaların üzerinde bir normatif güce sahiptir.

Buradaki kritik nokta, Anayasa Mahkemesi’nin rolüdür. 90. madde, uluslararası anlaşmaların Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla denetlenemeyeceğini söylese de, Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri (Madde 1, 2, 3 ve 4) herhangi bir normun, uluslararası anlaşma da dahil, üstünde tutulur. Örneğin, İkiz Yasaların 1. maddesindeki “self-determinasyon” hakkı, Anayasa’nın “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür” ilkesine (Madde 3) aykırı bulunursa, Anayasa Mahkemesi bu hükmü dolaylı yoldan etkisiz kılır.

Siyasi Açıdan: Egemenlik ve Dış Baskı Gerilimi

Siyasi perspektiften bakıldığında, BM anlaşmalarının Anayasa üzerindeki etkisi, Türkiye’nin egemenlik haklarıyla doğrudan ilişkilidir. İkiz Yasalar gibi anlaşmalar, insan hakları söylemiyle sunulsa da, self-determinasyon gibi kavramlar, Türkiye gibi üniter devletler için ayrılıkçı hareketleri cesaretlendirme riski taşır. Anayasa’nın 5. maddesi, devletin temel amaçlarını milletin bağımsızlığını ve bütünlüğünü korumak olarak tanımlar. Bu, uluslararası anlaşmaların Anayasa’nın ruhuna aykırı bir şekilde yorumlanmasını engelleyen bir kalkandır. Ancak, 90. maddenin uluslararası anlaşmalara tanıdığı üstünlük, dış aktörlerin –özellikle Batılı devletlerin veya BM organlarının– Türkiye’nin iç işlerine müdahale aracı olarak bu anlaşmaları kullanma ihtimalini artırır. Örneğin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları veya BM İnsan Hakları Komitesi’nin raporları, İkiz Yasalara dayanarak Türkiye’ye karşı siyasi baskı oluşturabilir.

Bu durum, Türkiye’nin egemenlik haklarını koruma mücadelesinde bir çıkmaz yaratır. AB uyum süreci gibi dış dinamikler, İkiz Yasaların 2000’lerde kabul edilmesinde etkili olmuş, ancak bu süreçte Anayasa’nın temel ilkeleriyle çelişen hükümler yeterince sorgulanmamıştır. Siyasi iradenin, bu tür anlaşmalara çekince koyma veya yorumlama hakkını kullanma konusunda daha dikkatli olması gerektiği açıktır. Aksi takdirde, “insan hakları” kisvesi altında, devletin üniter yapısını ve egemenliğini tehdit eden bir hukuk düzeni meşrulaşabilir.

Self-Determinasyon Çıkmazı ve Anayasal Üstünlük

İkiz Yasaların en tartışmalı yönü, her iki sözleşmenin 1. maddesinde yer alan “Bütün halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkı vardır” hükmüdür. Bu, Anayasa’nın 3. maddesiyle açıkça çelişir ve Türkiye’nin üniter yapısını hedef alan ayrılıkçı talepler için uluslararası bir meşruiyet zemini yaratabilir. Self-determinasyon, tarihsel olarak sömürge halklarının bağımsızlığı için geliştirilmiş bir kavram olsa da, günümüzde etnik veya bölgesel gruplar tarafından özerklik veya bağımsızlık taleplerini desteklemek için kullanılmaktadır. Türkiye, bu maddeye çekince koymuş olsa da, uluslararası platformlarda bu çekincelerin bağlayıcılığı tartışmalıdır. BM organları veya diğer devletler, bu maddeyi Türkiye aleyhine bir baskı aracı olarak kullanmaktadır.

Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri, bu tür bir çıkmaza karşı bir bariyer oluşturur. Madde 4, Anayasa’nın ilk üç maddesinin değiştirilemeyeceğini ve değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceğini belirtir. Bu, Anayasa’nın BM anlaşmaları da dahil herhangi bir normun üzerinde olduğunu teyit eder. Ancak, 90. maddenin temel haklar konusundaki önceliği, pratikte bu üstünlüğü gölgeleyebilir. Örneğin, Anayasa Mahkemesi veya AİHM, İkiz Yasalara dayanarak verilen bir kararda, self-determinasyon veya kültürel haklar gibi kavramları geniş yorumlayabilir ve bu, Anayasa’nın üniter yapısını dolaylı yoldan aşındırabilir.

Sonuç: Anayasa’nın Kalesi ve Siyasi İrade

Hukuken, Türkiye Anayasası, değiştirilemez maddeleriyle, BM anlaşmaları da dahil tüm normların üzerinde bir üstünlüğe sahiptir. Ancak, 90. madde, uluslararası anlaşmalara tanınan özel statüyle, bu üstünlüğü pratikte tartışmalı hale getirir. Siyasi açıdan ise, BM anlaşmalarının Anayasa üzerindeki etkisi, Türkiye’nin egemenlik haklarını koruma mücadelesine bağlıdır. İkiz Yasalar gibi metinler, insan hakları söylemiyle sunulsalar da, self-determinasyon gibi kavramlarla millî birliği tehdit edebilir. Bu nedenle, Türkiye’nin uluslararası anlaşmalara yaklaşımı, Anayasa’nın temel ilkelerini koruma hassasiyetiyle şekillenmelidir.

Siyasi irade, İkiz Yasalar gibi anlaşmalara çekince koyma, yorumlama hakkını kullanma veya gerekirse bu anlaşmaları reddetme cesaretini göstermelidir. Anayasa, milletin egemenliğinin ve devletin bütünlüğünün son kalesidir; uluslararası normlar, bu kaleyi sarsacak bir araç haline gelmemelidir. Türkiye, kendi hukukunu ve bağımsızlığını küresel baskılara karşı korumak zorundadır – bu, sadece bir hukuk meselesi değil, aynı zamanda bir vatan müdafaasıdır.

BM Anlaşmaları Türkiye Anayasası’nın Üzerinde midir?
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Halk Meclisi Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin