“99 yıllık imtiyazlarla Anadolu’nun kalbine kazma vurmak isteyenler, bugün aynı toprağa dijital zincirlerle sızıyor.”
Chester Antlaşması, sadece bir demiryolu projesi değildi. O bir niyet beyanıydı: Anadolu’yu madenleriyle, ovalarıyla, limanlarıyla, suyuyla ve insanıyla “yönetilebilir bir sömürge” haline getirme arzusunun stratejik planıydı. 1923’te, daha Lozan’ın mürekkebi kurumamışken ABD’nin projeyi TBMM’den geçirmek istemesi, Sevr’in hayaletini başka yüzlerle, başka harflerle geri getirme çabasıydı. Fakat bu ülke, Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi bir iradenin ellerindeydi. O da milletin menfaatlerini Amerikan madeni karşısında satılık görmeyerek bu anlaşmayı tarihin çöplüğüne yolladı.
Ancak bu son olmadı. Geri çekilen sadece yöntemdi. İrade, niyet ve iştah hiç değişmedi.
İsmet İnönü Dönemi ve NATO’ya Giriş
Atatürk’ün vefatından sonra başlayan yeni dönemde, Türkiye Batı’ya adım adım daha fazla angaje edilmeye başlandı. 1952’de NATO’ya giriş, Türkiye’nin artık Batı’nın askeri planlarında bir ileri karakol olarak konumlandırılmasına resmiyet kazandırdı. Bu hamle, görünüşte Sovyet tehdidine karşı güvenlik kalkanıydı, ama gerçekte Anadolu’nun stratejik derinliğini Amerikan askeri üsleriyle işgal etmekti.
NATO’ya girişle birlikte Türkiye’de Amerikan üsleri çoğaldı, subaylar yetiştirildi, istihbarat paylaşımı adı altında tüm savunma omurgası Batı’ya entegre edildi. Chester Projesi’nde silahsız gelen Amerikalılar bu kez asker postallarıyla geldiler. 99 yıllık maden imtiyazı yerine, süresiz üs anlaşmaları ve eğitim protokolleri devreye girdi. Emperyalizm el değiştirmiş, ama hedef değişmemişti: Türkiye’yi kendi menfaatleri doğrultusunda konumlandırmak.
12 Eylül 1980: Amerikan Menfaati İçin Yapılan Darbe
Ve nihayet, Türkiye’nin siyasal haritasını kalıcı olarak dönüştüren bir dönüm noktası: 1980 darbesi. Darbeden önce CIA İstasyon Şefi Paul Henze’nin Washington’a “Our boys did it” (Bizim çocuklar yaptı) diye bilgi geçmesi, her şeyi özetliyordu. Bu sadece bir darbe değildi; Türkiye’nin ekonomik, siyasal ve kültürel egemenliğinin Batı blokuna devredilme operasyonuydu. Chester’ın diplomasiyle alamadığını, 1980 darbesi tankla, copla, eğitim reformuyla, serbest piyasa adı altındaki talanla aldı.
Özal döneminde hızla hayata geçirilen IMF programları, maden sahalarının özelleştirilmesi, tarımın bitirilmesi ve kırsal alanların büyük sermaye gruplarına açılması hep bu zincirin halkalarıydı. ABD destekli neoliberal model, Chester’ın 100 yıl önce tasarladığı ekonomik işgalin dijital ve hukuki versiyonuydu.
Şu an mı? Türkiye’de Chester Hâlâ Yaşıyor
Bugün Chester yok ama onun ruhu her yerde:
- Maden ruhsatları yabancı şirketlerin elinde.
- Enerji ve altyapı projeleri yabancı konsorsiyumlarla yönetiliyor.
- Tarım bitmiş, tohum bile dışarıdan alınıyor.
- Yerli sanayi teşvik yerine boğuluyor, ithalat cenneti haline gelmişiz.
- Askeri bağımsızlık sözde, savunma sistemleri dışa bağlı.
Atatürk, Chester Antlaşması’nı yırtarak Anadolu’ya zincir vurdurtmamıştı. Ama bugün aynı zincir NATO, IMF, Dünya Bankası, AB müktesebatı ve Amerikan stratejik çıkarları eliyle halkın bileğine dolanıyor.
Yorumlar kapalı.