Simge ERCİYAS
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. AKP
  4. Meclis ve AYM El Ele: Vatandaşlık Haklarımız Gasp ediliyor!

Meclis ve AYM El Ele: Vatandaşlık Haklarımız Gasp ediliyor!

Son 86 yılda Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne vekil gönderen 22 partiden yalnızca 4’ü, halkın anayasal hak ihlalleri için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Geri kalan 18’i ise AYM’nin kapısını halk için hiç çalmadı. Adaletin değil, siyasetin peşine düştüler.

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli, Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’ta vurguladığı gibi, halk egemenliğine dayanır. “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” ilkesinin kutsal bir emanet olarak yükseldiği bu topraklarda, bugün ne yazık ki Anayasa Mahkemesi (AYM), meclis ve hukuk düzeni, bu emanete ihanet edercesine sessiz bir çöküşün aktörleri haline gelmiştir. Son 86 yılda TBMM’ye milletvekili göndermiş 22 siyasi partinin AYM’ye halkın anayasal hakları için yaptığı başvuruların vahim tablosu, bu ihanetin somut bir göstergesidir: Partiler halk için değil, kendi çıkarları için mücadele ediyor; AYM resen hiçbir konuya el atmıyor, Cumhuriyet Savcıları, görevini yapmayan meclisi suçlu bulmaktan kaçınıyor.

Peki, bu sessizlik kimin işine yarıyor?

Elbette, halkın haklarını gasp edenlerin!

Screen Shot 20.07.2025 at 14.52

Grafik, dokümandaki verileri görselleştirerek çarpıcı bir gerçeği ortaya koyuyor: 22 partiden sadece 4’ü halkın anayasal hakları için AYM’ye başvurmuş ve bu başvurular genellikle partilerin kendi vekillerini koruma odaklı. Başvuru nedenleri arasında seçme/seçilme hakkı, ifade özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı öne çıkıyor, ancak SHP hariç olumlu sonuç alan partiler (CHP, HDP/YSP, TİP) bu hakları daha çok kendi siyasi mücadeleleri bağlamında savunmuş. Kalan 18 partinin halkın hakları için AYM’yi kullanmaması, siyasi partilerin halk odaklı olmaktan çok kendi çıkarlarına odaklandığını gösteriyor.

Başvuru Nedenleri (Tooltip ve Açıklama ile):

  • CHP: 2007 cumhurbaşkanlığı seçimi “367 toplantı yeter sayısı” davası (seçme/seçilme hakkı), vekillerin dokunulmazlıkları, seçim usulsüzlükleri.
  • HDP/YSP: Vekillerin tutukluluğu (Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ vb.), seçim barajının eşitlik ilkesine aykırılığı, ifade ve örgütlenme özgürlüğü.
  • TİP: Can Atalay’ın 2023’teki tutukluluğu (seçilme hakkı, adil yargılanma hakkı).
  • SHP: Kürt vekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması (ifade özgürlüğü, seçilme hakkı).

AYM: Görevini Unutan Bir Kale

Anayasa Mahkemesi, 1982 Anayasası’nın koruyucusu olarak, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almakla yükümlü bir kurumdur. Ancak, dokümandaki veriler açıkça gösteriyor ki, AYM resen hiçbir konuyu değerlendirme cesaretini göstermemiştir. Halkın seçme/seçilme hakkı, ifade özgürlüğü, adil yargılanma hakkı gibi anayasal ilkeler, sadece siyasi partilerin kendi vekillerini koruma kaygısıyla AYM’nin gündemine taşınıyor. 22 partiden yalnızca 4’ü (CHP, HDP/YSP, TİP, SHP) halkın hak ihlalleri için AYM’ye başvurmuş, ama bu başvurular bile genellikle parti çıkarlarıyla sınırlı kalmış. Selahattin Demirtaş’ın 2020’deki ifade özgürlüğü davası, Can Atalay’ın 2023’teki seçilme hakkı ihlali ya da CHP’nin 2007’deki “367 toplantı yeter sayısı” itirazı… Bunlar halkın geneli için değil, partilerin siyasi varlıklarını koruma çabası için yapılmış hamleler. AYM, bu davalarda kimi zaman ihlal kararı verse de resen harekete geçerek halkın gasp edilen haklarını koruma inisiyatifini asla göstermedi. Örneğin, Can Atalay davasında AYM’nin ihlal kararı, Yargıtay tarafından tanınmayarak fiilen yok sayıldı. Bu skandal, AYM’nin otoritesinin ve etkisinin ne kadar zayıfladığını gözler önüne seriyor. Soruyoruz: AYM, halkın haklarını korumak için neden kendi inisiyatifini kullanmıyor? Nutuk’un “Hâkimiyet-i Milliye” idealine bu sessizlik nasıl sığar?

Cumhuriyet Savcıları: Görevini Yapmayan Meclise Dokunulmazlık Zırhı

Cumhuriyet Savcıları, hukukun üstünlüğünü sağlamakla görevli bir diğer kilit aktör. Ancak, dokümanda da görüldüğü üzere, savcıların görevini yapmayan meclisi resen soruşturarak suçlu bulduğuna dair hiçbir kayıt yok. Meclis, halkın iradesini temsil etmesi gerekirken, son yıllarda adeta bir “dokunulmazlık kalesi” haline geldi. Vekillerin halkın haklarını koruma vaadiyle koltuklara oturup, sonra kendi çıkarlarını veya parti liderlerinin talimatlarını öncelemesi, Nutuk’ta vurgulanan “milletin istiklalini, milletin azim ve kararı kurtaracaktır” ilkesine açık bir ihanet. Örneğin, HDP’li vekillerin tutukluluğu veya Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi gibi olaylarda, savcılar meclisin bu hukuksuzluklara göz yummasını sorgulamadı. Cumhuriyet Savcıları, meclisin anayasal hak ihlallerine sessiz kalarak, adeta bu gaspa ortak oldu. Halkın seçtiği vekillerin haklarını bile koruyamayan bir savcılık makamı, halkın gasp edilen anayasal hakları için nasıl bir umut olabilir?

Meclis ve Hukuk: El Ele Verilen Bir Gaspa Ortaklık

Meclis, halkın egemenlik makamı olmaktan çıkıp, siyasi partilerin güç savaşlarının arenasına dönüştü. Dokümandaki tablo, 22 partiden 18’inin halkın anayasal hakları için AYM’ye başvurmayı dahi düşünmediğini gösteriyor. Kalan 4 partinin başvuruları ise, halkın geneline değil, kendi vekillerinin veya partilerinin çıkarlarına odaklanmış. CHP’nin 2007 davası, HDP’nin seçim barajı itirazı veya TİP’in Can Atalay davası, yüzeyde halkın haklarını savunma gibi görünse de özünde parti çıkarlarını koruma amacı taşıyor. Meclis, bu süreçte halkın haklarını gasp eden yasaları geçirmekte veya hukuksuzluklara sessiz kalmakta bir beis görmedi. Hukuk ise, AYM’nin resen harekete geçmemesi ve savcıların meclisi soruşturmaktan kaçınmasıyla, bu gaspa ortak oldu. Örneğin, 2015 seçim barajı davasında AYM’nin “eşitlik ilkesine aykırı değil” diyerek reddetmesi, halkın seçme hakkını doğrudan etkileyen bir karar olarak tarihe geçti. Nutuk’un “milletin istikbali” için mücadele çağrısı, bugün meclis koridorlarında ve mahkeme salonlarında yankılanmıyor; aksine, susturuluyor.

Eleştiri: Halkın Hakları Gasp Edilirken Sessiz Kalanlar

Bu tablo, Türkiye’nin hukuk ve demokrasi krizinin ne kadar derin olduğunu ortaya koyuyor. AYM, resen hareket etmeyerek anayasal hakların koruyucusu olma görevini terk etti. Cumhuriyet Savcıları, meclisin hukuksuzluklarına göz yumarak adaletin bekçisi olmaktan vazgeçti. Meclis ise, halkın iradesini temsil etmek yerine, siyasi çıkarların kalesi haline geldi. Nutuk’un ruhu, “Egemenlik milletin” derken, bugün o egemenlik bir avuç siyasi elitin elinde oyuncak oldu. Anayasal haklarımız – ifade özgürlüğü, seçme/seçilme hakkı, adil yargılanma – kâğıt üzerinde var, ama fiilen gasp ediliyor. Halkın refahı, geleceği ve özgürlüğü için mücadele etmesi gereken kurumlar, adeta bir tiyatro sahnesinde rol kesiyor. Bu, bir hukuk devletine değil, hukuk devleti maskesi takmış bir oligarşiye işaret ediyor.

Sonuç: Halkın Sesi Olmayan Bir Sistem

Türkiye’de meclis ve hukuk, el ele vererek halkın anayasal haklarını gasp eden bir düzenin taşlarını döşüyor. AYM’nin resen harekete geçmemesi, savcıların meclisi soruşturmaktan kaçınması ve partilerin halk yerine kendi çıkarlarını öncelemesi, Nutuk’un emanet ettiği “hâkimiyet-i milliye” ilkesine vurulmuş bir darbedir. Vatandaşlık haklarımız, kürsülerde nutuk atanların, mahkemelerde karar yazanların ve savcılık makamlarında oturanların umurunda değil. Soruyoruz: Halkın haklarını kim savunacak? Bu sessizlik, bu ihanet, bu gasp ne zamana kadar sürecek? Türkiye, Nutuk’un çağrısına kulak verip, egemenliğini yeniden milletin eline almalı; yoksa bu karanlık tiyatro, hepimizi sahnesiz bırakacak.

Kaynaklar:

  • Anayasa Mahkemesi Kararları (www.anayasa.gov.tr)
  • BBC News Türkçe, “Türkiye’de siyasi partilere kapatma davaları”
  • Jurix, “Anayasa Mahkemesi ve Siyasi Partiler”
  • Vikipedi, “Türkiye’deki siyasi partiler” ve “1982 Anayasası”
  • AİHM Kararları (HUDOC veri tabanı)

Meclis ve AYM El Ele: Vatandaşlık Haklarımız Gasp ediliyor!
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Halk Meclisi Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin