Türkiye’nin kamu kaynaklarının nasıl heba edildiğine dair çarpıcı bir örnek, CHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz’ın Zafer Havalimanı’na ilişkin paylaştığı verilerle bir kez daha gün yüzüne çıktı. Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle hayata geçirilen bu havalimanı, adeta bir “kara delik” gibi Hazine’yi yutmaya devam ediyor. Yavuzyılmaz’ın “büyük bir soygunun anatomisi” olarak nitelediği bu tablo, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasi bir skandalın da aynası.
2025 yılının ilk 8 ayına ait veriler, durumun vahametini açıkça ortaya koyuyor.
Havalimanında garanti edilen giden yolcu sayısı 878 bin 489 iken, gerçekleşen yolcu sayısı yalnızca 25 bin 137. Bu, yüzde 97,13’lük bir sapma anlamına geliyor. Aradaki bu uçurum, Hazine’nin yüklenici şirkete 4,5 milyon Euro, yani güncel kurla yaklaşık 220 milyon TL garanti ödemesi yapmasıyla sonuçlanıyor. Bu rakam, sadece 8 aylık bir dönemin faturası. Daha da ürkütücü olan, 2044 yılına kadar şirkete ödenecek toplam garanti miktarının 208 milyon Euro’yu bulacak olması. Havalimanının yapım maliyeti olan 50 milyon Euro’nun dört katından fazla bir meblağ, kamunun sırtına yükleniyor.
Zafer Havalimanı, 2012’den bu yana adeta bir “hayalet havalimanı” gibi işlev görüyor.
DHMİ’nin resmi istatistiklerine göre, 2025’in ilk 8 ayında toplam yolcu sayısı sadece 50 bin 275. Bu, havalimanının bölgeye ekonomik katkı sağlamaktan çok uzak olduğunu gösteriyor. YİD modelinin savunucuları, bu tür projelerin kamuya yük olmadan altyapı yatırımlarını hızlandırdığını iddia etse de, Zafer Havalimanı örneği tam tersini kanıtlıyor. Kamu, kullanılmayan bir havalimanı için milyarlarca lira ödemeye mahkûm edilmiş durumda.
Bu tablo, yalnızca bir havalimanı projesinin başarısızlığı değil, aynı zamanda bir yönetim zihniyetinin iflasıdır. AKP’nin “mega proje” söylemiyle pazarladığı YİD modeli, kamunun kaynaklarını özel şirketlere aktarmanın bir aracı haline gelmiş görünüyor. Hazine’nin her yıl milyonlarca Euro’yu bu tür projelere akıtması, sosyal hizmetlere, eğitime ve sağlığa ayrılması gereken kaynakların erimesine yol açıyor. Vatandaşın cebinden çıkan bu paralar, ne yazık ki uçakların inmediği pistlerde heba oluyor.
Zafer Havalimanı, Türkiye’nin kaynaklarının nasıl yanlış yönetildiğinin somut bir simgesi.
2044’e kadar sürecek bu yük, sadece bugünün değil, gelecek nesillerin de omuzlarına bindirilmiş bir kambur. Sorulması gereken soru şu: Bu soygunun sorumluları kimler ve bu tabloyu tersine çevirmek için ne yapılacak? Kamu vicdanı, bu soruların yanıtını bekliyor.

Yorumlar kapalı.