Doğa İklim kanunu adı altında Ranta Kurban Ediliyor
TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen düzenlemeyle artık zeytinlik alanlara enerji ve madencilik tesisi kurulabilecek. Zeytinlikler “taşınabilir” denilerek yok edilecek.
TBMM’de kabul edilen yeni yasa teklifiyle, zeytinlik alanların enerji ve madencilik faaliyetlerine açılmasının önü resmen açıldı. Binlerce yıllık zeytin ağaçları, “taşınabilir” denilerek göz göre göre yok edilecek. Bu düzenleme, sadece zeytinlikleri değil, bir halkın kültürünü, geçimini ve geleceğini tehdit ediyor.
Türkiye’nin en önemli tarım alanlarından biri olan zeytinlikler, artık sermayenin çıkarları uğruna feda edilecek. Ekosistemin dengesini bozacak bu karar, geri dönüşü olmayan çevre tahribatına yol açacak. Kurulan madenler kısa vadeli kazanç sağlarken, tarım alanlarının kaybı kalıcı bir yıkım yaratacak.
Bu yasa doğa katliamını meşrulaştırıyor. Toprağımıza, ağacımıza ve geleceğimize sahip çıkmak için bu düzenlemeye karşı ses yükseltmek her vatandaşın sorumluluğudur.
Bir sonraki kanun Su kullanımı ve Su yasakları!
Su Kanunu ayrı bir yasal düzenleme olarak uzun süredir Türkiye’nin gündeminde.
- Tarım ve Orman Bakanlığı, yıllardır Su Kanunu taslağı üzerinde çalışıyor.
- Türkiye’de şu anda tekil ve güncel bir Su Kanunu yok; farklı yönetmelikler ve mevzuatlarla yönetiliyor.
- Yeni Su Kanunu, suyun mülkiyeti, tahsisi, kullanımı, korunması, kirlenmesinin önlenmesi, cezalar ve yetki paylaşımı gibi çok kapsamlı hükümler içerecek.
- Su Kanunu’nun, iklim değişikliğiyle bağlantılı olarak kuraklık, taşkın riskleri ve yer altı suyu yönetimi gibi alanlara da doğrudan temas etmesi bekleniyor.
Hayvancılığa Darbe, Tarıma Kelepçe, Suya yasak irade.
Denizli’de şap ve çiçek aşısı sonrası yaşanan hayvan ölümleri, sadece bir sağlık krizi değil; Türkiye’nin tarımına ve gıda egemenliğine yönelik sinsi bir küresel saldırının ayak sesleri olabilir! Çiftçiler isyanda, halk tepkili, sosyal medya ayağa kalktı: Aşıların arkasında ne var? Tüm bu soruların gölgesinde, asıl tehlikenin “İklim Anlaşması” olduğu yüksek sesle konuşulmaya başlandı.
Bu bir tesadüf değil, bu bir sistemli yok etme operasyonudur!
Tarım ve Orman Bakanlığı sessizliğini korurken, hayvanlarını kaybeden üreticiler isyan ediyor.
Veteriner hekimler, aşıların deneme süreci tamamlanmadan sahaya sürülmüş olabileceğini belirtiyor. Ancak olayın sadece sağlıkla ilgili olmadığı giderek daha açık bir hal alıyor. Gözler şimdi, Türkiye’yi hayvancılıktan ve tarımdan koparmaya çalışan İklim Anlaşması ve küresel aktörlerde!
Tarım Arazilerimize Çöken Sistemi Durdurun!
Tarım toprakları birer birer betonlaştırılıyor, hayvancılık ise sözde çevreci politikalarla törpüleniyor. Bu, sadece çevre bahanesiyle yapılan bir kısıtlama değil; ülkenin gıda bağımsızlığına açılmış bir savaştır!
İthal et politikaları, tarımda dışa bağımlılık, şimdi de hayvanlara vurulan aşılarla üreticinin belini kırmak… Tüm bunlar planlı ve sistematik bir uygulamanın parçası. Halk bu düzeni reddediyor!
Çiftçinin Talepleri Yüksek Sesle Dile Getiriliyor:
- Paris İklim Anlaşması İptal Edilsin!
- Türkiye’nin üretim gücünü hedef alan bu anlaşma, milli çıkarlara aykırıdır.
- Aşı Skandalı Soruşturulsun!
- Şeffaf ve bağımsız bir soruşturma ile aşıların hayvan ölümlerine etkisi açığa çıkarılsın.
- Tarım ve Hayvancılık Üstündeki Küresel Baskı Durdurulsun!
- DSÖ, BM ve benzeri uluslararası kurumların Türkiye’ye dayattığı politikalar geri çevrilsin.
- Gerçek Kirleticiye Dönüp Bakılsın!
- Çiftlik değil fabrika kirletiyor! Karbon salınımında asıl pay sanayide, hayvancılıkta değil.
Bu Topraklar Teslim Olmaz!
Anadolu’nun çiftçisi susmayacak!
Hayvanlarını kaybeden, toprağından vazgeçmeyen üretici, bu dayatmaya karşı dimdik ayakta duracak. Bizim derdimiz çevre değil; bizim derdimiz egemenliğimiz!
Bu topraklar para baronlarının değil, üreticinin!
İklim Anlaşması’nın iptali, Türkiye’nin gıda güvenliği için elzemdir.
Bu mücadele sadece hayvanlar için değil, geleceğimiz içindir.
Küresel oyunlara karşı tek ses olma zamanı: İklim Kanunu iptal edilsin, çiftçinin sesi duyulsun!
Yorumlar kapalı.