Amerika Birleşik Devletleri, yıllardır Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kırmızı çizgileri üzerinde adeta cambazlık yapıyor. Bir gün Suriye’de YPG/PYD’ye tonlarca silah gönderiyor, ertesi gün Irak’ta sözde “ortak operasyon” adı altında terör örgütlerine kalkan oluyor. Şimdi ise yeni hamlesiyle Doğu Anadolu’nun en stratejik damarlarından birine, Nahçıvan sınırımıza uzanıyor.
Zengezur Koridoru, sadece bir ulaşım hattı değildir. Bu koridor, Türk dünyasını birbirine bağlayan en kritik jeopolitik geçittir. Fakat Washington’un bu koridora dair “kiralama” girişimi, masum bir ticaret projesi değil, doğrudan Türkiye’ye karşı açılmış yeni bir cephedir. ABD, bu hattı yalnızca Azerbaycan’ı kontrol altına almak için değil, aynı zamanda İran’ı kuşatmak, Türkiye’yi baskı altına almak ve bölgeye yeni bir terör üssü yerleştirmek için kullanmak istiyor.
Bu tehlikeyi görmemek körlüktür. ABD’nin Zengezur’da YPG/PYD unsurlarını konuşlandıracağı gün gibi ortadadır. Suriye’nin kuzeyinde bize karşı kullanılan maşalar, yarın Zengezur’da karşımıza çıkar ve bu kez tehdidi sınırlarımızın dibinde, hatta doğrudan sınırımızın içinde hissederiz.
Bu noktada Türk dış politikasının, diplomasinin ve istihbaratın en sert refleksleri devreye sokulmalıdır. Milli İstihbarat Teşkilatı, Genelkurmay, Dışişleri Bakanlığı ve devletin tüm güvenlik organları bu konuda azami hassasiyet göstermelidir. ABD’ye, dost görünümlü düşmanlıklarının artık tolere edilmeyeceği net şekilde iletilmelidir.
Türkiye, bu oyunu bozacak güçtedir. Ama bunun için tereddüt değil, kararlılık gerekir. Unutmayalım ki; kırmızı çizgiler, çizmekle değil, korumakla anlam kazanır. Ve bu koruma, gerektiğinde masada, gerektiğinde sahada verilecek cevapla mümkündür.
Amerika’ya bir ders verme vakti gelmiştir. Bu ders, sözle değil, stratejiyle; uyarıyla değil, sahadaki duruşla verilecektir.
Yorumlar kapalı.