Bugün Türkiye’de bir gerçek, bütün çıplaklığıyla karşımızda duruyor: Bu ülkeyi yönetenlerin, bu topraklar üzerinde karar alanların önemli bir kısmının gidecek yeri var.
Kimi Londra’da, kimi Berlin’de, kimi Dubai’de ev sahibi… Kimi Amerika’da torun büyütüyor, kimi Avrupa’da banka hesabı açıyor.
Bazılarının çifte vatandaşlığı var, bazılarının ise sadece başka bir ülkenin vatandaşlığı…
Yani bu ülke yıkılsa, bu topraklar karışsa, bu millet aç kalsa bile onların uçağı kalkacak, pasaportu hazır, adresi belli.
Ama bizim yok!
Bizim çocuğumuzun gideceği tek okul bu ülkede, bizim yaşlanacağımız tek toprak burası, bizim nefes alacağımız tek vatan Türkiye Cumhuriyeti.
Bizim alternatifimiz yok!
Sayın Bahçeli’ye gelince… Evet, bu ülkeye bir ömür siyaset yaparak yön vermeye çalıştı. Ancak insan, ardında bırakacağı bir evladı, emaneti, geleceğe uzanacak bir dalı olmadığında; milletin evlatlarını kendi evladı gibi görmüyorsa, ülke için dertlenmesi de zayıf kalıyor.
Çünkü dert, sadece ideolojiden değil; insan kendi çocuğuna bakarken ülkesini düşünür.
Bir baba, bir dede, torununun geleceğini düşünürken, o torunun yaşayacağı vatanı da düşünür.
Ama eğer ortada “torun” yoksa, “gelecek” de yoktur.
Bugün kabinede, mecliste, hatta AKP’nin büyük iş çevrelerinde bile şu soruyu sormak zorundayız:
Hanginizin yurt dışında bir evi yok?
Hanginizin yabancı bankalarda hesabı yok?
Hanginizin çocukları Avrupa’da, Amerika’da eğitim almıyor, hayat kurmuyor?
Hanginizin ikinci bir vatandaşlığı yok?
Bu sorulara dürüstçe cevap verilirse, Türkiye’nin neden bu halde olduğu zaten anlaşılır.
Çünkü bir ülkeyi ayağa kaldırmak için önce o ülkeye bağlanmak gerekir.
Kökü başka toprağa salınmış birinin, bu toprak için fedakârlık yapmasını beklemek sadece saflık olur.
Ama biz farklıyız.
Bizim evimiz de, emeğimiz de, çocuğumuz da, mezarımız da bu ülkede.
Bizim yatırımımız Türkiye’nin geleceğidir.
Bizim bankamız, Türk milletinin vicdanıdır.
Bizim tek pasaportumuz, bu toprağın onurudur.
İşte bu yüzden biz, Türkiye’nin batmasına seyirci kalamayız.
Biz, bu toprakların yangınını uzaktan izleyemeyiz.
Bizim başka bir vatanımız yok!
Bizim başka bir limanımız yok!
Bizim tek limanımız, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekasıdır.
Eğer bir ülkenin bakanı, milletvekili, iş insanı, siyasetçisi; kendi ülkesinin çöküşünden korkmuyorsa, çünkü gidecek başka bir yeri varsa, o ülke zaten içten çürümeye başlamıştır.
Ama bu çürümeyi durduracak olanlar yine biziz — alternatifsiz olanlar.
Bizim elimizdeki son kale Türkiye’dir.
Ve biz, o kaleyi terk etmeyeceğiz.
Bu millet, kiralık pasaportlarla, ithal kimliklerle kurtulmaz.
Bu millet, yüreği Türkiye’de atanlarla ayağa kalkar.
Gerçek budur.
Artık gözlerimizi açalım. Artık hakikati görelim. Ve unutmayalım: Bir ülkede çifte vatandaş çoksa, tek vatan duygusu azalmıştır. Ama biz, sonuna kadar, tek vatana, tek millete, tek bayrağa sadığız. Çünkü biz “gidecek yeri olanlar”dan değiliz; Biz, kalacak yeri vatan olanlarız.








Yorumlar kapalı.