Emperyalist Akıl ve Suni Milletler
Ruanda’da yapılanı hatırlayalım. Tek bir halkı aldılar, ikiye böldüler: Hutu ve Tutsi. Gerçekte aralarında kayda değer hiçbir fark yoktu. Ama emperyalist akıl bir ayrım uydurdu: uzun boylu, daha estetik görünenlere “Tutsi” dediler. Onlara “daha zeki, daha medeni” payesi biçtiler. Geri kalanlara ise “Hutu” denildi. İşte bu suni ayrım üzerinden koskoca bir toplum birbirine kırdırıldı. Sonuçta kardeş kardeşi boğazladı, ülke kan gölüne döndü.
Bugün Ortadoğu’da sahnelenen oyun da farklı değil. Türk milletinin içinden “Kürt milleti” diye suni bir kimlik üretildi. Beş benzemez topluluk bir torbaya dolduruldu, adına da “Kürt” denildi. Sonra bu kimliğin üzerine mağduriyet, mazlumiyet ve ayrımcılık hikâyeleri inşa edildi. Amaç açıktı: Türkiye’yi parçalamak, Ortadoğu’yu kontrol etmek, emperyalist düzeni kalıcı hale getirmek.
Benim yıllardır yaptığım araştırmalar bu yalın gerçeği ortaya koyuyor: Kürt diye müstakil bir millet yoktur. O yüzden bu teze karşı çıkabilenler sadece küfür ve hakaretle cevap verebiliyor. Çünkü ellerinde somut delil yok. Çünkü biliyorlar ki, “Kürt kimliği” üzerine yazılmış eserler de gerçeği yansıtmıyor, dışarıda kurgulanmış propagandalardan ibaret.
Asıl düşündürücü olan, Türk akademisinin bu oyunu sessizce seyretmesidir. Oysa bu mesele yalnızca etnik bir kimlik tartışması değil, doğrudan Türkiye’nin bekasıyla ilgilidir. Sessizlik, bu emperyalist projenin taşeronluğuna hizmet etmekten başka bir şey değildir.
Artık kartlar açık masaya kondu. Literatüre giren gerçeklerle birlikte bundan sonra “Kürt milleti vardır” diyen herkes, delillerini ortaya koymak zorundadır. Çünkü bu mesele sadece bir kimlik meselesi değil, Türk milletinin geleceğini ve Ortadoğu’nun bağımsızlığını ilgilendiren bir vatan meselesidir.
Yorumlar kapalı.