Bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu en sinsi tehdit, silahlı değil; kimlik üzerinden yürütülen bir operasyondur.
Etnik mühendislik diyorum, çünkü mesele sadece bir dil, bir kültür veya folklor değildir. Bu, devletlerin tarih boyunca kullandığı en etkili bölme yöntemidir: Halkların zihinlerine kimlik yerleştirme operasyonu.
Osmanlı’yı yıkan etken sadece savaşlar değildi; Balkanlarda, Kafkasya’da, Arap coğrafyasında yürütülen kimlik operasyonlarıydı. “Siz Türksünüz, biz Arnavutuz”, “Siz Müslümansınız ama biz Arap milletiyiz” diye başlayan cümleler, sonunda haritaları değiştirdi.
Bugün aynı laboratuvar çalışması Anadolu’nun doğusunda ve sosyal medyanın ekranlarında sürdürülüyor.
Yeni Nesil Cephe: Sosyal Medya
Instagram’da, Twitter’da, TikTok’ta, YouTube’da… Her yerde aynı yalan yeniden üretiliyor: “Kürt halkı”, “Kürt kültürü”, “Kürt dili”.
Kurmançça, Zazaca, Soranice, Feylice, Goranca ve Lurca gibi birbirinden farklı, hatta birbirini anlamayan diller “Kürtçe” adı altında birleştiriliyor.
Bunu yapanlar kim?
Bir kısmı İngiliz fonlarıyla çalışan STK’lar, bir kısmı ABD merkezli dijital ajanslar, bir kısmı da Batı üniversitelerinde “minority studies” (azınlık çalışmaları) adı altında Türk milletinin bütünlüğünü hedef alan sözde akademisyenler.
Ama ne yazık ki bu operasyonun içerideki ayağı çok daha tehlikeli.
Kendine “aydın” diyen, Türk üniversitelerinde maaş alan bazı profesörler, Batı’nın masa başı raporlarını Türk kamuoyuna “bilimsel tespit” diye sunuyorlar.
Kürt kimliğinin “baskılandığı”, “asimile edildiği”, “devlet tarafından reddedildiği” gibi yalanlar, sosyal bilim kılıfı altında servis ediliyor.
Halbuki Anadolu’nun hiçbir yerinde kimse dilinden, inancından, kültüründen ötürü dışlanmamıştır.
Ama “kimlik siyaseti” üreterek Türk’ün birliğini bozanlar, emperyalizmin modern ajanlarıdır.
1800’lü Yıllardan Bugüne Aynı Plan
Bugün yaşadıklarımızın kökleri, 19. yüzyılın ikinci yarısına dayanır.
İngiliz istihbaratı, Rus harita subayları ve Fransız misyonerleri, Osmanlı’nın doğusuna geldiler; aşiretleri, lehçeleri, inanç farklarını tek tek not ettiler.
Sonra bu farkları “millet inşası” malzemesi olarak kullandılar.
Kurmanç, Zaza, Gorani, Lur halklarını bir potada eritip “Kürt” adında yeni bir kimlik ürettiler.
Bunu sadece bir isim değişikliği olarak görmeyin; bu, Anadolu’yu Türk kimliğinden koparma planının ilk adımıydı.
Bugün aynı plan dijital çağın imkanlarıyla yürütülüyor.
O zaman ajanlar dağ köylerine gidiyordu, şimdi algoritmalar evlerimize giriyor.
O zaman haritalar elle çiziliyordu, şimdi “Kürdistan haritası” görselleri binlerce paylaşımda dolaşıyor.
Yani yöntem değişti ama hedef değişmedi: Türk’ün birliğini dağıtmak, Anadolu’yu parçalamak.
Milliyetçilik Susarsa, Millet Susar
Bu saldırılar karşısında en üzücü olan ise Türk milliyetçiliği adına konuşan bazı çevrelerin suskunluğudur.
Kimi “aman ırkçılıkla suçlanırız” korkusuyla geri çekiliyor, kimi de meseleyi “siyasetin gündemi” zannedip geçiştiriyor.
Oysa mesele, doğrudan devletin bekasıyla ilgilidir.
Türk milliyetçiliği yalnızca bir fikir değil, bir direniş hattıdır.
Bu hatta sessizlik, ihanetten farksızdır.
Biz Zaza asıllı Türk’üz, Kurmanç asıllı Türk’üz, Gorani asıllı Türk’üz…
Çünkü bu coğrafyada herkesin damarında aynı kan, aynı kader, aynı dua dolaşır.
Bizim “Kürt kardeşim” dediğimiz kişi, Türk milletinin bir ferdidir.
Ama “Kürt milleti” diye bir tanımın arkasında kardeşlik değil, ayrışma vardır.
Bu farkın anlaşılmaması, en büyük tehlikedir.
Anadolu Parçalanmayacak
Bu ülke bin yıldır Türk’tür.
Selçuklu’yla kuruldu, Osmanlı’yla büyüdü, Cumhuriyet’le yeniden ayağa kalktı.
Her dönemde birileri geldi, “ayrışın”, “ayrılın”, “siz farklısınız” dedi.
Ama Türk milleti her defasında o oyunu bozdu.
Bugün de bozacaktır.
Çünkü bu topraklar, etnik mühendislik laboratuvarı değil;
Türk milletinin evi, Türk devletinin ocağıdır.
Hiç kimse bu evi bölmeye, bu ocağı söndürmeye muktedir değildir.
Sahte kimliklerle, sosyal medya propagandalarıyla, akademik maskelerle yürütülen bu operasyon başarısız olacaktır.
Tarih, yine Türk’ü haklı çıkaracaktır.
Ve biz, tarih boyunca o
lduğu gibi, bir kez daha haykıracağız:
Ne mutlu Türk’üm diyene!
Yorumlar kapalı.