Türk siyasetinde artık maskelerin düştüğü, herkesin gerçek yüzünün ortaya çıktığı bir döneme girdik. Kimin millet için, kimin menfaat için mücadele ettiğini; kimin emperyalizmin karşısında, kimin ise emperyalizmin taşeronlarıyla kol kola yürüdüğünü açıkça görüyoruz.
Bugün yaşadıklarımız, bu ülkenin 100 yıl önce yaşadıklarından farklı değildir. O gün Mustafa Kemal ve silah arkadaşları vatanı kurtarmak için Anadolu’da ayağa kalktığında, İstanbul’daki bir kısım zevat da “devletin bekası” adı altında işgalcilerle masa başında anlaşma yapıyordu. O günün mandacıları neyse, bugünün “derin devlet” sözcüleri de odur.
Sayın Ümit Özdağ’ın partililerine gönderdiği son mesajda kullanılan ifadeler, ne yazık ki gerçeği perdelemekten öteye geçmemektedir. Biz, Zafer Partisi’ne ya da herhangi bir partinin kurumsal kimliğine düşman değiliz. Ancak bilerek veya bilmeyerek, emperyalistlerin çizdiği senaryoları uygulayan, Türk milletini yönlendirmeye, uyutmaya, sahte kahramanlıklar ve yapay kavgalarla oyalamaya çalışan her kim olursa olsun, karşısında bizi bulur.
Bugün, İBDA-C lideri Salih Mirzabeyoğlu’nun tahliyesini isteyen ve bu yönde açık çağrılar yapan Lütfi Şahsuvaroğlu’nun çizgisiyle, “derin devlet Cumhur İttifakı’yla anlaştı, Sinan Oğan Erdoğan’ı desteklesin” diyen Özcan Pehlivanoğlu’nun aynı çizgide buluştuğunu görüyoruz. Bu iki isim de “milliyetçilik” maskesi altında, devlet içindeki kliklerin sesi olmaktan öteye geçememiştir. Ne hazindir ki Sayın Özdağ, bu isimleri savunarak, Türk milletinin gözünde ciddi bir güven erozyonuna yol açmaktadır.
Birileri, “iftira” diyerek işin içinden sıyrılabileceğini sanıyor. Hayır! Bu millet artık kandırılmayacak kadar bilinçlidir. Biz, Türk milletinin geleceği için, gerçekleri korkmadan söylemeye talimliyiz. Kim kime iftira atıyorsa, kim yalanla, kumpasla, perde arkasından siyaset şekillendiriyorsa, o namussuzdur, o alçaktır, o şerefsizdir! Bu kadar açık, bu kadar nettir!
Bizim davamız şahıslarla değil, zihniyetledir. Bizim mücadelemiz koltuk kavgalarıyla değil, milletin yeniden ayağa kalkmasıyladır. Birileri “derin devlet” adı altında karanlık odaklarla iş tutarken, biz Türk milletinin iradesini, aklını, vicdanını temsil ediyoruz. Bizim derdimiz iktidar koltuğu değil, Türk’ün haysiyetidir!
Sayın Özdağ’a sesleniyorum: Siz, “21. Yüzyılın Kuvayi Milliyesi” diyerek partinizi övüyorsunuz. Kuvayi Milliye, bir kişinin emriyle değil, milletin kendi vicdanıyla doğmuştur. Kuvayi Milliye, efendiden emir almaz, milletten güç alır! Eğer siz gerçekten Kuvayi Milliye’nin ruhunu temsil ettiğinizi düşünüyorsanız, o ruhun en önemli özelliğini hatırlayın: O ruh hiçbir otoritenin önünde eğilmedi!
Bugün Türkiye’de sahte milliyetçiliklerle milletin duygularını sömürmek moda haline geldi. “Vatan, millet, bayrak” sloganlarıyla emperyalizmin yazdığı oyunun figüranı olamazsınız! Türk milletinin kaderi, gizli protokollerle, masa altı anlaşmalarla, “derin” referanslarla belirlenemez. Biz buna izin vermeyiz!
Osmanlı, bir zamanlar Mustafa Kemal’e karşı yürüyenleri alkışlamıştı. “Asi” dediler, “başına buyruk” dediler. Ama tarih neyi yazdı? Osmanlı’nın değil, Atatürk’ün haklılığını yazdı! Bugün de tarih aynı sahneyi tekrar ediyor. Emperyalizm yine aynı oyunu sahneye koydu, sadece oyuncular değişti. Fakat Türk milleti, artık aynı tuzağa düşmeyecek.
Bizim safımız belli: Türk milletinin yanındayız!
Bizim tarafımız açık: Türk devletinin tam bağımsızlığı, Türk milletinin onuru, Türk vatanının bütünlüğüdür!
Bundan sonra kim kiminle yürürse yürüsün, kim hangi masaya oturursa otursun, biz milletin masasında oturacağız. Safımızı çoktan belirledik. Emperyalistlerin, mandacıların, derin ilişkilerle yönlendirilenlerin değil, Türk milletinin safındayız!
Teşekkür ederiz Sayın Özdağ. Çünkü artık saflar daha net. Artık kimin kiminle yürüdüğünü milletimiz daha iyi biliyor. Ve biz, Türk milletini yeniden uyandırana kadar bu mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz.
Bu topraklarda bir kez daha Kuvayi Milliye ruhu doğacaksa, o ruh ne Washington’dan, ne Londra’dan, ne de “derin” odalardan değil; Türk’ün tertemiz vicdanından doğacaktır!





Yorumlar kapalı.