Bugün Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı her saldırıyı, her siyasi ve ekonomik kuşatmayı doğru okumak zorundayız. Başta Fransa olmak üzere Avrupa Birliği’nin birçok üyesi devletin Türkiye Cumhuriyeti aleyhine yürüttüğü yıkıcı faaliyetlerin motivasyonu ne insan haklarıdır, ne demokrasi kaygısıdır, ne de azınlıkların haklarını savunmak. Bunların tamamı birer maske, birer bahane. Gerçek motivasyon asırlardır süregelen Haçlı zihniyetidir.
Ermeni meselesiyle, Kürt meselesiyle, Alevi meselesiyle uğraştıklarını sananlar yanılıyor. Avrupa’nın umurunda ne Ermeniler vardır ne de Kürtler. Onları yalnızca birer taşeron, birer aparatif kuvvet olarak kullanıyorlar. Kendini Kürt addedip Avrupa’nın ve Amerika’nın planlarına gönüllü askerlik yapanlar, aslında Haçlı ordusunun piyadelerinden başka bir şey değildir. Kendi coğrafyasına, kendi halkına, kendi devletine karşı kullanılan birer figüran…
İsrail’in Filistin’de yürüttüğü barbarlık da aynı zihniyetin devamıdır. Filistin boşaltılıyor, Kudüs Müslümanlardan temizlenmeye çalışılıyor. Ama yanılmasınlar, o kuduz köpeğin de günü gelecek, o hançer kendi sahibini de vuracaktır. Bu, tarihin değişmez yasasıdır: Kullanılan bir gün mutlaka tüketilir.
Bugün Türkiye’ye akıl verenler, Osmanlı’nın mirası üzerinde hesap yapanlar, 600 yıl önce İstanbul surlarının önünde toplanan Haçlıların torunlarıdır. O gün Bizans Patriği bile şunu söylemişti:
“Konstantinopolis’te Latin külahı göreceğime Türk sarığı görmeyi tercih ederim.”
Çünkü Haçlıların bıraktığı tek şey yağma, yıkım, tecavüz ve zulümdü. Türk ise düzen, adalet ve merhamet getirmişti. Bu sözün ağırlığını iyi anlamak gerekir.
Avrupa’nın derdi ne demokrasi ne de özgürlüktür. Dertleri Türk milletini yeniden diz çöktürmek, Anadolu’yu parçalamak ve Ortadoğu’nun kalbini istedikleri gibi şekillendirmektir. Dün Haçlı seferleriyle geldiler, bugün “insan hakları”, “azınlık hakları”, “Avrupa değerleri” kılıfıyla geliyorlar. Dün kılıçla saldırıyorlardı, bugün medya, ekonomi, siyaset ve terör örgütleri üzerinden saldırıyorlar.
Buradan açıkça ifade etmek gerekir ki; bu oyunların hepsi Türkiye’yi zayıflatma oyunudur. Bugün kendini Ermeni, Kürt, Süryani veya başka bir kimlik üzerinden Avrupa’ya taşeron eden herkes bilmelidir ki, yarın sıra onlara da gelecek. Çünkü Haçlı zihniyeti için hiçbirinin değeri yoktur. Onlar sadece kullanışlı piyonlardır.
Türk milleti bu gerçeği görmek, idrak etmek zorundadır. Milletimizin feraseti ve tarih bilinci, bu oyunları bozacak en büyük güçtür. Eğer biz içeride birlik olursak, ne Avrupa’nın, ne Amerika’nın, ne de İsrail’in planı işlemez. Fakat bu gerçeği göremezsek, içimizdeki hainleri ayıklayamazsak, önümüzdeki kıyam çok büyük olur.
Herkese sesleniyorum:
Aklınızı başınıza alın! Avrupa’nın sizi ne kadar sevdiğini görmek için tarihe bakın. Haçlı Seferleri’nde katledilen milyonlara, Endülüs’te yakılan kütüphanelere, yağmalanan şehirlerimize, işgal edilen topraklarımıza bakın. Orada bir damla merhamet göremeyeceksiniz.
Bugün bize düşen, devletimize ve milletimize sahip çıkmaktır. Türk milleti bin yıl önce Malazgirt’te, beş yüz yıl önce İstanbul surlarında, yüz yıl önce Çanakkale’de nasıl Haçlılara haddini bildirdiyse, bugün de aynı iradeyi göstermek zorundadır. Çünkü bu mücadele dün başlamadı, bugün de bitmeyecek.
Unutmayın: Haçlıların tek derdi Türk’tür.
Unutmayın: Bu coğrafyanın tek güvencesi Türk milletidir.
Unutmayın: Büyük Türk milleti, bir kez daha ayağa kalkarsa, ne Haçlı, ne İsrail, ne de onların taşeronları ayakta kalabilir.
Yorumlar kapalı.