Bir asırdır Türk dünyasının hayali, Bakü’den Edirne’ye uzanan kesintisiz bir kara hattıdır. Adına ister “Turan yolu” deyin ister “Orta Koridor”, bu hat sadece bir yol değildir; milletimizin damarlarını birbirine bağlayacak stratejik bir atardamardır. Şimdi bu yolun kalbi olan Zengezur Koridoru’nda yeni bir oyun sahneye konuyor: ABD devreye giriyor, “kiralayalım, biz işletelim” diyor.
Peki bu ne demek?
Bu, bizim kan damarımızın anahtarının başkasının cebine konması demek. Haritaya bakın: Ermenistan’ın güneyinden geçen o ince şerit, Azerbaycan’ı Nahçıvan’a, Nahçıvan’ı da Türkiye’ye bağlıyor. Yani Türk dünyasının kapısı. Bu kapının anahtarını Washington’a verirseniz, yarın kapıyı kimin açıp kimin kapatacağına da onlar karar verir.
Bugün “ekonomi, yatırım, istikrar” diye pazarlanan bu teklif, yarın “ambargo, yaptırım, şartlı kullanım” olarak önümüze gelir. ABD, burayı işletmeye başladığında sadece yük taşımayacak; aynı zamanda istihbarat toplayacak, lojistik hatları denetleyecek ve bölge ülkeleri arasındaki güç dengelerini kendi lehine çevirecek.
Üstelik bu mesele sadece Türkiye ve Azerbaycan meselesi değil. İran, koridoru kendi nüfuz alanına tehdit olarak görüyor; Rusya ise Kafkasya’daki son etkisini kaybetmek istemiyor. Böyle bir tabloda ABD’nin gelişi, bölgeyi yeni bir satranç tahtasına çevirir. Piyonlar yine biz oluruz.
Türk milleti şunu bilmelidir: Zengezur, başkalarının inisiyatifine bırakılacak bir proje değildir. Bu koridoru, bölge ülkeleri kendi imkânlarıyla açmalı, kendi elleriyle işletmelidir. Aksi takdirde bu yol, bizi birbirimize kavuşturmak yerine, bizi birbirimizden uzaklaştıran bir hendek olur.
Unutmayalım, başkasının kurduğu köprüden geçerseniz, geçiş ücretini de o koyar.
Yorumlar kapalı.