Kıbrıs’ta Türk’e rağmen Türk’e karşı bir şey yapılamaz

Kıbrıs’ta Türk’e rağmen Türk’e karşı bir şey yapılamaz

Kıbrıs’a harekât sonrası yalnızlaşan Türkiye ve Kıbrıs Türklerinin lideri Rauf Denktaş hep aynı şeyi söylemişti o yıllarda. “İki toplumlu iki devletli Kıbrıs”. Bizim savaş meydanlarında kazandığımızı masada kaybetmek gibi bir hastalığımız vardır. Yine öyle oldu. 1983 yılında kurulan ve Türkiye Cumhuriyet’i tarafından tanınan “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” varken siyasi olarak hiçbir sorun yokken, “bu ülke tanınmıyor tanınmayacak bizde yalnız kalacağız” hikayeleri ile Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından “Annan planı” için zorlanmaya başladı. Annan planında temsiliyet nüfus ile orantılı olacak 10 ayda bir devlet başkanı ve başbakan dönüşümlü olacaktı.

Bu jelatinli ve güzel kaplanmış zehiri bize içirmeye çalıştıklarında Rauf Denktaş “Kod adı Toros” sağ idi. Gücü yettiğince ve avazı çıktığınca bu tezgâhı anlatmaya çalıştı. Türkiye Cumhuriyeti bile taraf olmuş kendi kurduğu KKTC’yi bile lüzumsuz sayarken, o bu oyunu anlatmaya devam etti. Türkiye’de iktidara gelen AKP bu nedenle Toros ile görüşmedi, onu yok saydı bu adada Türk’ü yok etme planına destek verdi. Nisan 2004’te halk oylamasına sunulan plan çok acıdır Türk tarafı tarafından kabul edilse de Rum tarafının reddetmesi üzerine çok şükür uygulanmadı. Plan o kadar taraflı bir plandı ki, Rumlar bunu bile yetersiz bulmuş ve ukalalıklarına ve histerik isteklerine mahkûm olup planı reddetmişlerdi. Ne acıdır ki, bizi adada 2. Sınıf vatandaş haline getiren bir planı hem Türkiye’yi yönetenler hem de Kıbrıs halkı kabul etmişti.

Kıbrıs halkının bilmesi gereken bir şeyi bir kez daha hatırlatmak isterim. 1974 yılında şehit vererek coğrafyasını değiştirdiğimiz Kıbrıs Türk kesimi şu anda bir ateşkes hukukundadır. Yine unutulmaması gereken, Türk gibi düşünmeyenlerin bilmesi gereken Türk Askeri tarafından alınan bu toprak Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenlerin “yaptım oldu” ile değiştiremeyecekleri Türk toprağıdır. Bu toprağın bir santimetre karesinin bile terk edilmesi söz konusu olamaz. Bunu yapan hesabını öder. Orada var olan demokrasi ve yönetim bizim vatandaşlarımıza bizim tarafımızdan verilmiş bir ayrıcalıktır. İki devletli ve iki toplumlu bir Kıbrıs bile bizim Rumlara verdiğimiz ayrıcalıktır. Bunun bilinmesi ve Kıbrıs’ın Türk adası olduğu unutulmamalıdır. 2008 de Mehmet Ali Talat’ın hristofyas ile yapmaya çalıştığı pazarlıklar notumuzdadır. Kıbrıs’ta hiç kimse Türk’e rağmen Türk’e karşı bir şey yapamaz. Talat gibileri ve sonradan da çıkabilecek gafiller bunun hesabının günü geldiğinde sorulacağını bilmelidirler.