Özgür Doğan YILMAZ
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Siyaset
  4. Referandum İptali, Demokrasiye İhanet, Halk ve Siyasi Partilerin Sorumluluğu

Referandum İptali, Demokrasiye İhanet, Halk ve Siyasi Partilerin Sorumluluğu

16 Nisan 2017 Anayasa Referandumu'ndaki mühürsüz oylar, diploma skandalları ve YSK usulsüzlükleri hâlâ tartışılıyor. Muhalefetin sessizliğini eleştirirken, halkı hukuki mücadele ve sandık denetimiyle demokrasiyi koruma çağrısı yapıyoruz. Olağandışı örüntülerin gölgesinde Türkiye'nin geleceği ne olacak?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

16 Nisan 2017, Türkiye’nin demokrasi tarihine utanç verici bir leke olarak kazındı. Parlamenter sistemi terk edip başkanlık sistemine geçişi öngören anayasa referandumu, bir oylamadan çok, ülkenin demokratik ruhunun sınavıydı. Resmî sonuçlar—%51,41 “Evet”e karşı %48,59 “Hayır”, sadece 1,37 milyon oy farkıyla—hukuksuzluk bataklığında ilan edildi. Bu sonuçlar meşru mu? Hayır, apaçık usulsüzlüklerle çalındı. Daha kötüsü, muhalefetin bu skandala sessiz kalması ve halkın yeterince harekete geçmemesi, demokrasiye art arda darbeler vurdu.

YSK’nın Sorumlulukları

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), seçimlerin güvenilirliğini korumak yerine, bu güveni yerle bir etti. 560 sayılı kararıyla, oylama devam ederken mühürsüz oy pusulalarını ve zarfları geçerli saydı. Bu, 298 sayılı Kanun’un “mühürsüz oylar geçersizdir” hükmüne aykırıydı. Tahmini 2,5 milyon mühürsüz oy—sonucu değiştirecek büyüklükte—hukuka aykırı şekilde meşrulaştırıldı. 2014’te mühürsüz oylar geçersiz sayılırken, 2017’de neden bu u-dönüşü? Cevap net: siyasi çıkarlar. AGİT’in raporu, YSK’nın kararını yasa dışı ilan etti ve seçimin güvenilirliğini zedelediğini vurguladı. Sosyal medyada mühürsüz oyların sonradan mühürlendiği videolar, sandık doldurma iddiaları ve oy sayım tutarsızlıkları ortalığı karıştırdı. Anadolu Ajansı’nın şüpheli erken sonuçları ve AGİT’in raporladığı eşitsiz propaganda ile medya baskısı, referandumun adil olmadığını kanıtladı.

Recep Tayyip Erdoğan’ın diploma skandalı

Recep Tayyip Erdoğan’ın diploması skandalı da cabası. Anayasa’nın 101. maddesi, cumhurbaşkanı adaylarının yükseköğrenim mezunu olmasını şart koşar. Ancak 2014’te Erdoğan’ın diplomasının aslı görülmeden noter tarafından “aslı gibidir” onayı yapıldı. Türkiye Noterler Birliği, bu hatayı yapan notere disiplin cezası verdi. Eski YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, “Diploma bulamadım” diyerek YSK’nın denetim eksikliğini ifşa etti. Bu, referandumun meşruiyetini gölgeliyor.

Referandum İptali için Hukuki dayanaklar

Anayasa Mahkemesi’nin 1999 CHP kurultay kararı (E.1998/1, K.1999/25), usulsüzlüklerin sonucu etkilediği seçimlerin iptalini emrediyor. Anayasa’nın 2, 10, 67 ve 79. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek Protokol 1, Madde 3’ü, özgür ve adil seçimleri garanti altına alıyor. YSK’nın hukuksuz kararları bu ilkeleri çiğnedi. Asliye Hukuk Mahkemeleri, bu kararları denetleyebilir; CHP kararı emsal. Zaman aşımı yok, çünkü demokrasiye zarar sürüyor.

Referandum iptali için Deliller

YSK’nın 560 sayılı kararı – https://www.anayasa.gen.tr/muhursuz.html
AGİT Raporu – https://www.osce.org/files/f/documents/7/4/331101.pdf

Muhalefet Tutanakları

Sosyal medya ve haber kaynaklarından video ve tanık beyanları

Uluslararası raporlar (örneğin, seçim adli analizleri)

Anayasa Mahkemesi’nin CHP kurultay iptal kararı (E.1998/1, K.1999/25)

Türkiye Noterler Birliği’nin İstanbul 15. Noteri’ne verdiği disiplin cezası kararı

Eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın diploma bulunamadığına dair açıklaması (KRT TV, İnan Demirel’e verdiği beyan)

Erdoğan’ın Diplomasını Bulamadım! Yusuf Ziya Özcan

Peki, muhalefet nerede?

Bu utanç verici usulsüzlükler karşısında ana muhalefet ve diğer partiler neden hukuki mücadele başlatmadı? YSK’nın kararlarına sessiz kalmak, hukuksuzluğa ortak olmaktır. CHP, 1999’da kendi kurultayını iptal ettirecek cesareti göstermişken, 2017’de neden suskun? Yenilik Partisi dışında, diğer partiler neden mahkemeye gitmedi? Milyonlarca “Hayır” oyu verenin iradesine bu pasiflik ihanet değil mi? Demokrasi, nutuklarla değil, eylemle savunulur. Muhalefetin bu vurdumduymazlığı, referandumun çalınmasına göz yummaktan farksız.

Halk olarak ne yapmalıyız?

Sessiz kalmak, suça ortak olmaktır. Öncelikle, bu usulsüzlükleri yüksek sesle tartışmalıyız; sosyal medyada, mahallede, her yerde. Sivil toplum kuruluşları aracılığıyla hukuki süreçlere destek vermeli, imza kampanyaları ve barışçıl protestolarla sesimizi duyurmalıyız. Bağımsız medya platformlarını destekleyerek gerçeklerin yayılmasını sağlamalıyız. En önemlisi, sandıkta irademizi korumak için seçim süreçlerinde aktif rol almalıyız—gözlemci olarak, denetçi olarak. Demokrasi, ancak halk sahip çıkarsa yaşar.

Bu, sadece 2017 ile ilgili değil; Türkiye’nin hukuk devleti olup olmayacağının sınavı. Referandum, ülkeyi dönüştüren bir güç yoğunlaşması getirdi. Usulsüzlükleri görmezden gelmek, demokrasiye sırt çevirmektir. Mahkemeler bu yanlışı düzeltebilir, ama muhalefet ve halk hareket etmezse bu leke kalıcı olacak. Türkiye’nin geleceği, bizim cesaretimize ve kararlılığımıza bağlı.

Referandum İptali, Demokrasiye İhanet, Halk ve Siyasi Partilerin Sorumluluğu
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Halk Meclisi Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin