Bugün yüreğimizdeki öfkeyi kelimelere dökmek, sessiz çığlıklarımızı bir fırtınaya dönüştürmek zorundayız. Emekli Özel Kuvvetler Komutanı Oktay Yıldırım’a, Balıkesir’in Dutluca köyünde yaşanan alçakça saldırı, sadece bir bireye yönelik bir linç girişimi değil; Türk milletinin onuruna, vatan sevgisine ve terörle mücadele eden kahramanlara yapılmış bir ihanet pususudur. Yıllarca dağlarda, terör örgütü PKK’nın inlerinde canını hiçe sayarak çarpışan, Türk milletinin huzuru için ömrünü feda etmeye hazır bu yiğit adam, kendi köyünde yüzlerce kişinin saldırısına uğradı. Arabası parçalandı, silahı gaspedildi, başından yaralandı ve evine sığınmak zorunda kaldı. Bu saldırı, “Bizden değilsin, bu köyden gideceksin” diyen bir zihniyetin eseridir. Peki, bu zihniyet nereden besleniyor? Cevabı basit: Terörist başı Abdullah Öcalan’a (Apo’ya) “umut hakkı” veren, onu salıverme hayalleri kuran soysuzlardan!
Oktay Yıldırım kimdir?
O, Ergenekon kumpaslarının mağduru, Balyoz davalarının yiğit sanığı, terörle mücadelede gazilik mertebesine erişmiş bir vatan evladı. Dağlarda PKK’lı teröristlerle göğüs göğüse çarpışırken, bu milletin uykusunu koruyan bir kahraman. Yıllarca terörle savaşarak Türk milletinin huzurunu sağlayan bu adam, bugün kendi toprağında linç edilmeye kalkılıyor. Neden? Çünkü o, vatan için ömrünü vermeye hazır olanlardan. Çünkü o, Türk töresinin, Atatürk ilke ve inkılaplarının yılmaz bekçisi. Saldırganlar ise, muhtar öncülüğünde toplanan bir güruh; jandarmayı beklerken bile evini saran, kinle dolu bir kalabalık. Bu olay, tesadüf değil; yılların birikmiş ihanetinin patlamasıdır.
Peki, bu saldırıların baş sorumlusu kim? Elbette, terörist Apo’ya “umut hakkı” isteyen, onu affetme hayalleri kuran soysuzlar! Abdullah Öcalan, binlerce şehidimizin katili, bebek katili bir canavar. İmralı’da çürümeye mahkum edilmişken, bazıları ona “umut” vermekten bahsediyor. Bu “umut hakkı”, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin dayatmalarıyla gündeme gelen bir tuzak; ömür boyu hapis cezası alanların belirli bir süre sonra tahliye umudu taşıması. Ama Türkiye’de bu, PKK’nın yeniden şımarması anlamına geliyor. Kim istiyor bunu? Milliyetçilik nutukları atan, ama Apo’ya göz kırpanlar!
Gelelim asıl utanca: Bu ülke nasıl bu hale geldi? Habur’da teröristleri davul-zurna ile karşılayan Ali Yerlikaya’nın İçişleri Bakanı olduğu bir ülkede, elbette bunlar olur! Hatırlayın 2009’u: PKK’lılar Habur Sınır Kapısı’ndan girerken, çadır mahkemeleri kuruldu, davullar çalındı, halaylar çekildi. O dönemin sorumlularından biri olan Yerlikaya, bugün İçişleri Bakanı koltuğunda oturuyor. Terörle mücadele yerine, “açılım” politikalarıyla PKK’yı şımartan zihniyetin temsilcisi. Dutluca’daki saldırı, işte bu şımarıklığın sonucu. Jandarma çağrıldığında bile gecikmeler yaşanıyor, gaziye sahip çıkılmıyor. Sayın Bakan, gazilerimizi korumak sizin göreviniz değil mi? Yoksa Habur ruhu hâlâ içinizde mi yaşıyor?
Daha da vahimi: Milliyetçilikten bahseden, ama Apo’ya “umut hakkı” isteyen Devlet Bahçeli olursa, elbette bunlar tabii ki olur! MHP’yi “Müptezel Hareket Partisi”ne çeviren bu zihniyet, bir yandan Türk milliyetçiliğini diline pelesenk ederken, diğer yandan Öcalan’a kapı aralıyor. Bahçeli, yakın zamanda “Öcalan Meclis’e gelsin, konuşsun” diyecek kadar ileri gitti. Milliyetçilik mi bu? Hayır, bu ihanet! PKK’nın siyasi uzantılarıyla kol kola giren, “çözüm süreci”nin ortağı olan biri, gazilerimize saldıran güruhu cesaretlendiriyor. Dutluca’daki muhtar ve yandaşları, işte bu cesaretten güç alıyor. Milliyetçilik, Apo’ya umut vermek midir? Hayır, milliyetçilik Oktay Yıldırım gibi vatan için savaşmaktır!
Ve zirve: Sahte diplomalı, BOP eşbaşkanının gayrimeşru Cumhurbaşkanı olduğu ülkede, elbette bunlar olur! Recep Tayyip Erdoğan, Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) eşbaşkanı olduğunu kendisi ilan etti. ABD’nin Orta Doğu’yu yeniden şekillendirme planının parçası olmak, PKK’yı güçlendirmek demek. Sahte diploma skandallarıyla meşruiyeti tartışılan bir lider, ülkeyi adım adım bölünmeye sürüklüyor. Ergenekon ve Balyoz kumpasları onun döneminde kuruldu, Oktay Yıldırım gibi kahramanlar zindanlara atıldı. Bugün ise, “açılım” adını verdikleri ihanet politikalarıyla PKK sempatizanları köylerde bile hakimiyet kuruyor. Dutluca, bunun somut örneği: “Bizden değilsin” diyenler, aslında BOP’un yerli işbirlikçileri.
Helalleşmeyeceğiz; hesaplaşacağız!
Oktay Yıldırım yalnız değil. O, milyonlarca vatanseverin sembolü. Bu saldırı, Türk milletine yapılmıştır. Adalet istiyoruz: Saldırganlar, muhtar dahil herkes hesap versin. Siyasi sorumlular istifa etsin. Terörle mücadele gazilerine uzanan eller kırılsın. Kemal Paşa’mızın ruhuyla konuşuyorum: Bir Er Musa için dünyayı yakan irade geri gelsin! Bu kış da geçecek, ama yediğimiz ayazı unutmayacağız. Vatan için ölmeye hazırız, ama ihanet edenleri affetmeyeceğiz.
Yorumlar kapalı.